"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasiyle “âheng-i terakki”

Cevher İLHAN
08 Ağustos 2015, Cumartesi
Bediüzzaman’dan “çözüm” tavsiyeleri - 2

Seçimin üzerinden daha bir ay geçmişken Suruç katliâmıyla “erken seçim” hesabına provoke edilip tırmandırılan terör fitnesiyle “çözüm süreci”nin tasfiyesinin, AKP iktidarının baştan beri Meclis ve meşrû merciler yerine terör örgütünü “muhatap” alması olduğu artık ayân beyân ortada. 

“Sürec”i neticesiz kılıp berhava eden sebeplerin başında, temelde bir demokrasi ve özgürlük meselesi olan “Kürt sorunu”nun, demokratik haklar ekseninde millet irâdesinin ortak temsilcisi millî birliğin çatısı Meclis’in uhdesinde değil, tefrika ve iftirak aracı olarak kullanılmasından. Bu açıdan, ecnebi mihrakların “kavmiyetçiliği (etnisiteyi)” telkinle ırkî-bölgesel ayırımlar üzerinden milleti ve vatanı tefrika fitnesi belâsına düçar etme komplosuna karşı “usûl-ü merkeziye” dediği demokratik merkezî sistemi maddî ve mânevî kalkınmanın yolu olarak gösteren Bediüzzaman’ın temel tesbitleri büyük önem taşıyor…

Hayatı boyunca “bölünme ve parçalanma”ya götürecek tezleri reddeden Bediüzzaman, Meşrûtiyet yıllarında gazetelere yazdığı makalelerde, Şark’ta aşiretlere verdiği “meşrûtiyet (demokrasi) ve hürriyet dersleri”nde, İstanbul’daki hitap ve nutuklarında, mahkeme müdafaalarında, te’lif ettiği Risâlelerde ve lâhika mektuplarında hep milletin ve vatanın birlik ve bütünlüğünü esas alır. 

TOPYEKÛN DENGELİ KALKINMA

Yaklaşık bir asır önce “Osmanlıcılık”, “Türkçülük” ve “İslâmcılık” akımlarının baş gösterdiği arenada Batı’dan etkilenip kurtuluşu “adem-i merkeziyetçilik”te gören entelektüellere, “muhtariyet/özerklik” perdesinde “ayrılık marazı”nı telkinle “ırkların şiddetli ihtilâf, kavga ve geçimsizliğini” kışkırtmanın ecnebilerin parmağının karıştırmasına zemin hazırlayacağını haber verir. “Müteharrik-i bi’l vâsıta” olup ecnebilerin tahrik ve kışkırtmalarına, vatanın ve milletin tefrika fitnesi belâsına düçar edilmesine karşı ikaz eder. (Eski Said Dönemi Eserleri, 107-9)

Bunun idârî hüviyette kalmayacağını, Birinci Dünya Savaşında görüldüğü gibi ecnebilerin etnik ve mezhebî unsurları kışkırtmasıyla iftirakı azdıracağı ferâsetli görüşünü beyân eder.  Osmanlının en sıkıntılı ve çalkantılı kargaşalı döneminden Cumhuriyet dönemine kadar her fırsatta bu ayrılıkçılığa karşı uyarır. Milleti birbirine bağlayan bağları, milletin maddî ve mânevî kalkınmasının ve bütünlüğünün gidiş ve oluş istikametini kesip bozacağını bildirir. 

Demokrasi noksanlığıyla ırklar ve mezhepler arasındaki şiddetli ayırımcılıkla ihtilâfların tahrikiyle, birdenbire merkez kaç kuvvetine inkılâp edeceğini, demokrasi ve hürriyet perdesini feverân ile yırtacağını ifâde eder. Vatandaşları, bölgeleri, mahalleri, merkezden uzaklaştırıp, dağıtacağını ve başına buyruk yapıp birbirinden koparacağını ve ayıracağını kaydeder…

Bundandır ki, vatandaşlar arasındaki millî muhabbet bağı, atomlar arasındaki atomik çekim gücü gibi bir netice teşkili ile birlik ve bütünlükle “vatanî birlik” üzerindeki demokratik sistemi önerir. 

Bediüzzaman’ın beyânıyla, bu demokratik “merkezî usûl”le ancak “milletin millî muhabbet / millî sevgi içinde birlik ve beraberliği tahkîm edilip kuvvetlenir. Hak ve hürriyetler hakkıyla geliştirilir. “Hayat ittihattadır” temel düsturuyla maddî kalkınma ancak “demokratik merkezî usûl”le ortak bütçe ve sürdürülebilir kalkınma plânı içinde başarılır. Medeniyetin tatlı suyu bu mecrâda akarak çeşitli kavimleri, irfan ve iktisadî açıdan bir seviyeye getirir. Bölgeler arasındaki topyekûn dengeli kalkınma ancak bu işbirliğiyle gerçekleşir.

BARIŞ VE ÇÖZÜMÜN YOLU

Bunun içindir ki, “âheng-i terakki” dediği, demokrasi, hak, hukuk ve hürriyetler içinde topyekûn adâletli ve dengeli maddî ve mânevî kalkınmanın “birlik yönümüz” diye nitelendirdiği “merkezî usûl”le ancak başarılabileceğini ders verir.

Yine bunun içindir ki, ecnebilerin tehlikeli “tefrika plânı”na, etnik ve bölgesel iftirak tezlerle, ırkçı-kavmiyetçi akımları azdırıp birlik ve bütünlüğün tahribi oyununa dikkat çeker. Bediüzzaman’a göre, millet irâdesi esas ve hâkim olmalı. Demokratik değerler yerelleşmeli ve yaygınlaşmalı. Yerel yönetimler güçlendirmeli, demokratik mekanizma en ücra köşeye kadar devlete ve yönetime yansımalı. Ülkenin maddî ve mânevî envanteri hakça paylaşılmalı. 

Aksi halde, önce muhtariyete/özerkliğe, ardından bağımsızlığa – ayrılığa ve akabinde etnik, mezhebî kotalar üzerinden küçücük devletlere bölünüp parçalanmaya varıp, özgürlüklerin istismarıyla milletin bütünlük bağının kesilmesi, başta Doğu-Güneydoğu olmak üzere bütün ülkeyi perişan eder. 

Çâre, devletin – sistemin demokratikleşmesi, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve mânevî birlik bağlarının yeniden güçlendirilmesidir. Barış ve “çözüm”ün yolu budur… 

Okunma Sayısı: 2376
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı