AB Türkiye İlerleme Raporu’nda dikkat çekilen önemli başlıklardan biri de basın ve ifâde özgürlüğündeki gerilemeler. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün, “2016 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu”nda Türkiye iki sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 151. sıraya düşmüş.
Çok seslilik, bağımsız basın, oto sansür, şeffaflık, yasal düzenlemeler, altyapı ve gazetecilere yönelik saldırıların ölçü alındığı “Basın Özgürlüğü Endeksi”nde Türkiye Rusya’nın da gerisinde kalarak Tacikistan, Kongo ve Brunei arasında, otoriter eğilimlerin, ideolojilerin ve hükümetlerin kamu medyası üzerindeki kontrol ve baskılarının olduğu ülkeler kategorisinde yer alıyor.
En son Freedom House’un “2016 İnternet Özgürlüğü Raporu”nda geçen sene “kısmen özgür” olarak değerlendirilen Türkiye’nin notunun 100 üzerinden 58’ten 61’e çıkmasıyla bu yıl “internetin özgür olmadığı” ülkeler kategorisinde daha da kötüleşip, Sudan, Etyopya, Çin, Myanmar ve Belarus gibi ülkeler arasında kalması dikkat çekici.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Cumhurbaşkanı’nın “darbe girişimi” sırasında Facetime kullanarak televizyonlara canlı bağlantı gerçekleştirdiği hatırlatılıp, “Halk darbeye karşı sosyal medya üzerinden harekete geçtiği halde 15 Temmuz darbe girişimi sonrası internete kısıtlamaların artması, birçok sosyal medya platformuna erişimin engellenmesi, eleştiriler yüzünden kullanıcılara dava açılması” nazara veriliyor.
Aslında OHAL KHK’larıyla, 28 televizyon, 29 radyo, 55 gazete, 19 dergi, 29 yayınevi ve 5 haber ajansının kapatılıp mal varlıklarına el konulmasıyla, 117 gazetecinin -sırf düşüncelerini ifâde ettikleri için- aylardır cezâevlerinde tutukluluğu, Türkiye’de ifâde ve basın özgürlüğünün halini ortaya koyuyor.
Bu açıdan, yetki suiistimalleriyle medya kuruluşlarının kapatılıp gazetecilerin tutuklanmasına karşı, Türkiye’de öncelikle basın özgürlüğünün hayata geçirilmesi gereğine dikkat çekiliyor.
Diğer yandan, AB raporunda “milletvekillerinin tutuklanması” eleştiriliyor. Milletvekillerinin ifâdeye götürülmelerine değil, daha yargılanıp suçları tesbit edilmeden tutuklanmalarına itiraz ediliyor.
Diğer yandan Dünya Adalet Projesi’nin (JWP) “2016 Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi” verileriyle, Türkiye, “iktidar denetiminin en az olduğu ülkeler”in 6’ncısı.
“Genel sıralama”da 113 ülke içinde 99’uncu sıradaki Türkiye, “temel haklar” kategorisinde 105, “suç adaleti sistemi”nde 75, “sivil adalet sistemi”nde 86., “güvenliğin sağlanması”nda ise 98. sırada.
“DEMOKRASİ ENDEKSİ”NDE YİNE GERİDE
The Economist’in “özgür ve âdil seçim”, “vatandaş özgürlükleri”, “devlet fonksiyonları”, “politik katılım” ve “siyasî kültür” kategorilerinde ölçülen “demokrasi endeksi”nde Türkiye, 167 ülke arasında 97. sıraya gerilemiş. Bu puanlama ile “tam demokrasiler”, “yarı demokrasiler” sınıfından düşüp “kusurlu demokrasiler” kategorisine dahi alınmayıp; “hibrit-karma melez” ve “otoriter rejimler” arasında gösteriliyor. (Gazeteler, 22.10.16)
En düşük puanı -2,94’le- “temel hak ve özgürlükler”de alan Türkiye, hak ve özgürlük ihlâllerinin yoğun yaşandığı baskıcı ülkeler arasında sayılıyor. (27.03.16)
Bunun içindir ki, OHAL paravanında demokrasi ve hukuk dışı baskılarla, sorgusuz-sualsiz onbinlerce kamudan ihraçlarla, yargısız infazlarla katmerleşen antidemokratik gidişat, AB’nin demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü ikazlarını haklı kılıyor.