AKP iktidarının “Suriye politikasının baştan beri büyük yanlışlarla dolu olduğu”nun açıkça bizzat hükümet sözcüsünün ikrarıyla ortaya çıkması, 50’ye yaklaşan şehit sayısının gittikçe artıp akıbeti belirsizleşen ve El Bab kapısında duran Fırat Kalkanı Harekâtında başta ABD’nin Türkiye destek vermemesi ve PYD’ye arka çıkması üzerine son dönemde bir “İncirlik Üssü tartışması” ortaya atıldı.
Öncelikle, Suriye’de “Son zamanlarda koalisyonun hava desteğini görmüyoruz, peki niye destek vermiyorsunuz?” diye NATO çerçevesinde oluşturulan “koalisyon”un destek vermediğinden yakınan Dışişleri Bakanı’nın “Şu anda İncirlik Üssü’nün kapatılması gündemde değil, ama özellikle DEAŞ için gelen ülkeler bu desteği vermeyecekse burada kalmasının bir anlamı da yok” diye konuşması, “iktidara ilişik medya”da “NATO’nun kapatılacağı” şayiasıyla gündeme getirildi. (AA, 5.1.17)
Peşinden Milli Savunma Bakanı’nın bir televizyon programında, İncirlik Üssü’nün kapatılacağı iddialarıyla ilgili olarak “Bugünden yarına kapatılacak değil. İncirlik Üssü NATO üssü değildir. Türkiye’nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye’nin çıkarlarına tehdit olarak görülürse değerlendirilir” diye konuşup, “ABD stratejik hata yapmıştır, bedelini hem biz ödüyoruz, hem de ABD ödeyecek” ifadesini kullanması, iktidar medyasınca “Ankara, İncirlik’i kapatıyor!”söylemiyle propaganda edildi. (Habertürk, 6.1.17)
O denli ki, iktidara yakın kalemşorlar, böyle bir durum yokken “ilk kez İncirlik Üssü’nün kapatılacağını” yazıp hükümete övgüler dizdiler! Birçok alanda olduğu gibi, önceki hükümetlerin icraatları üzerine çizgi çekerek çarpıtmalarla kamuoyunu yönlendirmeye çalıştılar. Bu amansız siyasi tarafgirlikle, merhum Süleyman Demirel’in Başbakan olarak 1975’in Temmuz’unda aralarında İncirlik Üssü’nün de bulunduğu ABD’ye ait Türkiye’deki 21 üs ve tesis kapatmış olmasını görmezden geldiler.
Başbakan Demirel’in İncirlik’i münhasıran ABD’ye kapattığına dair tarihi tesbiti, gazeteci Güneri Cıvaoğlu, Demirel’le ilgili birçok kitap yazan gazeteci Hulusi Turgut’a atfen şöyle özetliyor:
“Demirel Başbakan olduğunda kucağında bulduğu silâh ambargosu nedeniyle hem üzgün, hem öfkeliydi. Ankara’ya gelen dönemin Dışişleri Bakanı Kissinger ve daha sonra Brüksel’de konuştuğu ABD Başkanı Ford’a ‘ambargonun ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri germesinin yanısıra TSK’nın savaş gücünü zayıflattığını, bunun dolaylı olarak NATO gücünü de zaafa uğrattığını’ anlatmıştı. ‘Bizi istemediğimiz sert tedbirler almaya zorlamayın’ diye uyarmıştı. Fakat... Sonuç alınamamıştı. Bunun üzerine Türkiye, 25 Temmuz 1975 tarihli Bakanlar Kurulu kararnâmesiyle ‘Türkiye’deki sayıları 21’i bulan bütün ABD üs ve tesislerini’ kapattı. Amerikan bayrakları indirilerek yerine Türk bayrakları çekildi. İncirlik’i ise sadece NATO kullanabilecekti.” (Milliyet, 7.1.17)
Söz konusu Bakanlar Kurulu kararnâmesi yayımlandığında ABD’nin Türkiye’deki 21 üs ve tesisinde 5 bin Amerikalı asker ve sivil personel bulunduğunu kaydeden Cıvaoğlu, bu “sert ve kararlı” tavrın ABD’yi epey sarstığını ve ambargonun 1978’de (Ecevit’in Başbakanlığı sırasında) ABD Kongresi kararıyla kaldırıldığını; Türkiye’deki İncirlik Üssü dahil kapatılmış üs ve tesislerin 12 Eylül generalleri yönetimince 18 Kasım 1980’de yeniden Amerikalıların kullanımına açıldığını not düşüyor.
Ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra siyasi partiler kapatılıp, liderlerin ve önde gelen siyasetçilerin Hamzakoy’a gönderildiği döneme dair ilginç bulduğu bir hâtırayı nakleden Civaoğlu, Demirel’in “ikinci zorunlu ikamet” için gönderildiği Çanakkale’nin Lapseki ilçesine bağlı Zincirbozan’daki askeri tesisin, beş yıl önce Başbakan olarak kapattığı, ABD bayrağının indirilip TSK’nın devraldığı ve Türk Bayrağının çekildiği 21 Amerikan üs ve tesisinden biri olan eski bir “Amerikan radar üssü” olmasını “Demirel için kaderin garip cilvesi” olarak yazıyor.