Ramazan’dan bir gün önce tam da Başvekil merhum Menderes’in ortaya koyduğu irâde ile, ilk Demokrat Parti hükûmetinin ilk icraatı olarak Ezân-ı Muhammedînin on sekiz senelik aradan sonra Meclis kararıyla aslına çevrildiği günün yıldönümünde vefât eden Demirel’in fevkalâde ehemmiyetli mânevî hizmetleri var.
Ne var ki, onun bu hizmetleri, ard niyetli suçlama ve kara propagandalarla örtülür ve nazara verilmeyip gizlenmeye çalışılır.
Merhum Demirel, Başbakan olarak AP ve DYP iktidarlarında Menderes ve DP’nin başlattığı dinî ve mânevî hizmetleri sürdürdü.
Meselâ Konya nutkunda “Türk milleti Müslümandır ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dînini telkin etmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münâkaşa götürmez bir şartıdır” deyip mekteplere din derslerini koyduran Menderes’in başlattığı din eğitimi ve öğretimini devam ettirdi.
AYASOFYA’DA EZÂN VE HIRKA-İ SAADETTE KUR’ÂN”
Menderes’in “Müslümanlığı ve onun esuslarını ve kaidelerini kifâyetle telkin edip öğretecek öğretmenlerin yetiştirilmesi” için açtığı imam hatip okullarının sayısını arttırdı. İktidarı döneminde üç yüz imam hatibin açılmasıyla bu okulların sayısı 470’i aştı. Keza 1958’de Yüksek İslâm Enstitüleri – İlâhiyat Fakülteleri tedrise başladı.
Bu arada cami derneklerinden, halktan ve köylülerden aldıkları yardımlarla geçinen 40 bin imam hatibi kadroya aldı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosu 70 bine çıkarıldı. Ayrıca üç binden fazla Kur’ân kursunda Kur’ân dersleri ve dinî bilgiler verilmeye başlandı....
Bütün bunların yanı sıra Yavuz Sultan Selim gibi Topkapı Sarayında Peygamberimize (asm) ait Mukaddes Emânetleri abdest alarak büyük bir tâzim ve ihtiramla bizzat sırtlayıp taşıyan ve karşısında el pençe divan durup duâ eden merhum Menderes’in bu hizmetini de geliştirdi.
12 Eylül 1980 darbesinden önceki son hükûmeti devresinde, önce 417 sene Peygamber Efendimize (asm) ait mukaddes emânetlerin bulunduğu Hırka-i Saadet Dairesi’nde 24 saat okunan Kur’ân-ı Kerîm tilâvetini, 46 senelik bir aradan sonra Hicrî 1 Ramazan gününe denk gelen -13 Temmuz 1980’de-tekrar başlattı.
Peşinden 8 Ağustos 1980 Cuma günü mahzun mâbed Ayasofya’da Ezân-ı Muhammedî’yi yeniden okuttu. Ayasofya Camii’nin Hünkâr Mahfilinde ve Abdülmecid Mescidinde kılınan Cuma namazı ile Ayasofya’da ibâdet hasreti kısmen de olsa dindi. Bu şeref de Demirel’e ve hükûmetine nasib oldu.
“DEVLETİN İKİ MÂNEVÎ TEMELİ…”
Onun “Yahya Kemâl’in, işgal döneminde söylediği “Devletin iki mânevî temeli; Ayasofya’da Ezân ve Hırka-i Saadette Kur’ân okunması’ sözü bence çok mühimdir. Gerek Hırka-i Saadeti, gerekse Ayasofya’yı gezdikten sonra anladım ki, Osmanlı devletini ayakta tutan şey, Hırka-i Saadette okunan Kur’ân’la, Ayasofya minaresinde okunan ezanlardır” sözleri, bu iki meseleye temel bakışını gösteriyor.
“Bu çok mühim bir şeydir. Zira 481 sene Ayasofya Camii’nde ibadet edilmiştir” diyen Demirel’in, “Biz, Ayasofya’nın Hünkâr Mahfilinde namaz kılınmasını ve minarelerinde ezan okunmasını uygun bulduk. Zira minare ezan okumak, cami de namaz kılınmak için vardır. Ve bunu gerçekleştirdik. Ayrıca Hırka-i Saadette 24 saat Kur’ân okunmasını sağladık. Daha sonra her ikisini de kaldırdılar” sözleri, Demirel’in de “devletin iki mânevî temeli” olduğuna inandığı bu iki hususa verdiği mânevî değeri ortaya koyuyor.
Ve “Bu mevzu gene tartışılmaya devam edecektir. Yani, kapanmış bir mevzu olarak görmüyorum” ifâdesiyle “vakfiye şartı”na dikkat çekmesi, Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilip ibâdete açılmasının ehemmiyet ve gereğini bildiriyor.