"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Darbe girişimi” soruşturması garabetleri

Cevher İLHAN
05 Haziran 2017, Pazartesi
Siyasî iktidarın dayatmasıyla Meclis Darbe Girişimi Komisyonu’nca yeterince araştırılmadan ve soruşturulmadan üstü örtülüp karanlıkta bırakılan “darbe girişimi” davalarında da ortaya çıkan garabetler, durumu daha da meçhule büründürüp karartıyor.

Evvelâ bütün ifâdelerde, ağır ihmalin ötesinde âdeta “geliyorum” diyen bir “darbe girişimi” görmezden gelinmiş. Öncelikle MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı gibi mutlaka haberi olması gerekenlerin haberi olmuş; lâkin başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere esas ilgililere ya çok geç bilgi verilmiş ya da gereken tedbirler alınmamış…

Bu vaziyet, iktidar medyasında bile “Haberleri olduğu halde neden gerekli tedbirler alınmadı? ‘MİT ne saklıyor? Neden ifâdeleri alınmıyor? Yoksa?.. Yoksa?..” şeklinde imâlı yazılar yazılıyor.

15 Temmuz günü öğle saatlerinde MİT’e gidip darbe ihbarında bulunan kara pilot binbaşının -11 Ağustos’ta Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na “Darbe haberi verdim” dediği ifâde tutanakları haber yapılıp, “O zaman MİT neden vakit kaybetti? “Acaba yine bir algı operasyonuyla mı karşı karşıyayız?”, “MİT ne işe yarar?” soruları soruluyor…

“AMATÖRCE BİR OYUN VE ALDATMACA”

Bundandır ki, Ankara’da görülen 221 sanıklı Genelkurmay çatı dâvâsının 9’uncu celsesinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı eski Komutanı’nın, “MİT Müsteşarı Genelkurmay’a gittiğinde Cumhurbaşkanı’nın koruma müdürünü aradığını, ama birinci sicil amiri Genelkurmay 2. Başkanı ile ikinci sicil amiri Genelkurmay Başkanı’nın kendisini aramadıklarını söyleyip, “Diğer sanıkların da gündeme getirdiği garipliklerle dâvâ bittiğinde bu iddianamenin kalınlığında bir iki ek iddianame çıkacaktır. En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Bu iddianamenin en kritik kısımlarının yargı dışında bir yerlerde hazırlanmış kişisel görüşlerden ithal edildiğini düşünüyorum” sözleri çarpıcı.

“Darbeci falan değilim. Maalesef muhakeme hatası yapmış kritik bir birliğin komutanıyım, irâdem sakatlandı” diyen eski komutanın, Akıncı Üssü’ne gitmesinin birilerinin plânlaması ve özel olarak seçilmesinin sonucu olduğunu iddia ederek, “Vitrinde benim gözükmem hem birilerinin daha rahat kandırılmasını sağlayacak, hem de benim üzerimden başkalarına rahatlıkla ulaşılacaktı. Ben FETÖ’cü değil Atatürkçü ve milliyetçiyim. Bu plânlama başarısız olsun diye yapılmış amatörce askerî bir plândır. Oyun ve aldatmacadır. Kim yaptı? Kimin işine yarıyorsa o yapmıştır” savunması da.

Mahkeme Başkanı’nın, “Akıncı’da emir komuta kimdeydi?” sorusunu, “Yöneten yoktu, tam bir curcunaydı; kimin kime ne emir verdiği belli değildi, çok kavgalar vardı” cevabı ise “15 Temmuz”un ne denli girift, karışık olduğunu ortaya koyuyor.

İSTİFHAMLARA AÇIKLIK GETİRİLMELİ

Diğer yandan sürecin içindeki iki kritik isim olan MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı’nın komisyona çağrılmayıp, milletvekillerinin doğrudan soru soramamaları garabetiyle “darbe girişimi”nin perde arkasına dair birçok husus yine karanlıkta kalıyor.

MİT’in 22 Mayıs’ta komisyona gönderdiği metinde yeni bilginin olmadığı, darbe gününe ilişkin bilinenlerin dışında devletin en önemli istihbarat biriminin sorumluluklarına dair tek cümlenin olmadığı, raporu inceleyen muhalefet milletvekillerince tesbit edilmiş.

Keza Genelkurmay Başkanı’nın komisyona ilettiği sekiz sayfalık metinde MİT’ten nasıl haber aldığı süreci aktarılırken, binbaşının, “Darbe haberi verdim” demesine karşı, “MİT’e yapılan ihbarda darbe söz konusu değildi” tekrarıyla, darbecilerin paniğe kapılıp darbeyi erkene çektiği görüşünü yenilenmiş ve bu “ihbarın da büyük bir plânın parçası olduğunu düşündük” yorumu yapılmış.

Akar makamında çalışırken nasıl zorla alıkonduğunu, ellerinin kelepçelenmesini, emir subayının alnına silâh dayattığını ve nasıl direndiğini anlatıyor. Ve “darbe girişimi”nin daha önce neden fark edilmediğine dair soruyu “Pek çok kimsenin beklemediği bir durumdu” diye cevaplıyor.

Ne var ki bütün bunlar, kuvvet komutanlarının Ankara’yı terk edip düğünlere, yemeklere katılmalarına neden izin verildiğine hiçbir açıklık getirmiyor.

Kısacası, ortalıktaki soruların açıklığa kavuşturulmayıp hâlâ kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemesi, ciddiyetle gerekli tedbirlerin alınmadığı istifhamlarını derinleştiriyor.

Bu denli ciddî ihbarlara rağmen önlenemeyen “darbe girişi”nin arka plânındaki karanlık noktalar, birkaç sayfalık metinlerle değil, ilgililerin açık ifâdeleriyle ortaya çıkabilir.

Okunma Sayısı: 5059
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı