Fâtiha sûresi tablosuyla Cevşenlere “suç delili” olarak el konulmasına ne demeli? Risale-i Nur eserlerinin didik didik edilip kitapların içindeki notlardan ve altı çizili bölümlerden “suç delili” bulmaya çalışılmasını nasıl değerlendirirsiniz?
Her gün şehit cenâzelerinin geldiği, terörün gittikçe azıp ortalığın kan gölüne döndüğü, toplumun son derece tehlikeli bir kutuplaşmayla patlama raddesine geldiği, sosyal barışın bozulup milletin birlik ve bütünlüğünün yıkımla karşı karşıya kaldığı, ekonominin çöktüğü vartada mevzubahis baskınların muhalif medyayı ve iktidar yanlısı olmayan sermayeyi çökertmeyi amaçlayan bir linç hareketi olduğu ortaya çıkıyor.
Dahası meselenin “cemaat–iktidar kavgası”nın ötesinde, Cumhurbaşkanı’nın açık ifâdesiyle 7 Haziran seçimlerinde tecelli eden millet irâdesini beğenmeyip hiçe sayan siyasî iktidarın apar topar ülkeyi sürüklediği “tekrar seçim” öncesi bir siyasî algı operasyonu olduğu açığa çıkıyor.
Gerçekleri halka bildiren medyanın susturulup sindirilmesi amaçlı olduğu ve bütün medyanın “havuz medyası” haline getirilmesini hedefleyen bir “siyasî mühendislik projesi” olduğu açıkça sırıtıyor.
Bundandır ki, daha baştan “proje mahkemeler” olarak ikrar edilen tek hâkimlik Sulh Ceza Hâkimliğinin “kararı”yla bir medya grubuna ait 26 şirkete yapılan polis baskınında tezatlı garabetler, çarpıklıklar, şaşkınlıklar öne çıkıyor.
80 BİN SİLÂH DEPOLANMIŞKEN…
Garabetlerin başında, “arama kararı”nda kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmamasına rağmen İpek’in sözde “terör örgütüne yardım etmek”le suçlanması geliyor. Grubun medya kuruluşlarının da sözde örgüt propagandası yaptığı ileri sürülüyor. Hiçbir delil ortaya konulmadan, icâd edilen “mâkul şüphe”yle bu baskınlar yapılıyor.
Bir diğer garabet, bütün medyanın gözü önünde arama yapılan şirketler arasında gazetelerin ve televizyonların Ankara temsilcilikleri ve bürolarının bulunmasına karşı, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Başsavcılığın devletin resmî ajansına “operasyonun grubun medya organlarını kapsamadığı” açıklamasını yapmak zorunda kalması.
Çeşitli adreslerdeki aramalarda “ayakkabı kutuları”nın boş çıkması karşısında bir polisin “Buradaki ayakkabı kutuları hep boş çıkıyor” anlamlı esprisiyle, grubun inşaat şirketinde yapılan aramada polisin “örgütün şemasına ulaştığı”nı zannedip heyecanlandığı “sistem şeması” başlıklı dosyanın “elektrik şeması” olduğunun anlaşılması karşısında şaşkınlığa uğraması.
Ancak hukuksuz baskındaki en çarpıcı garabet, her alanda suç oranlarının ve şiddetin arttığı, ilkokul sırasına kadar inen uyuşturucu ve içkinin üretim ve kullanımının yüzde 140 artışla cemiyeti âdeta felç ettiği, cezâevlerinin ağzına kadar dolup taştığı ve en vahimi de terör örgütünün 80 bin uzun menzilli silâhı yurt içinde kalkışma ve terör eylemleri için depoladığının Emniyetin resmî raporlarıyla bildirildiği süreçte, Terörle Mücadele Şubesi, Narkotik Şube, Mali, Siber, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubelerine bağlı polisleri tarafından yapılan aramalarda dinî kitaplara el konulması.
Söz konusu grubun sahibi işadamının evinde yapılan aramalarda kendisine ait cep telefonlarına, bilgisayarına el konulup imajının alınmasının yanısıra, “suç delili” olarak duâ kitaplarının, sünnet videolarının, özel mektup ve şiirlerin de suç delili bulmak için satır satır incelenmesi.
Daha da çarpıcısı, Fâtiha sûresi tablosuyla Cevşenlere “suç delili” olarak el konulması. Risale-i Nur eserlerinin didik didik edilip kitapların içindeki notlardan ve altı çizili bölümlerden “suç delili” bulmaya çalışılması…
Şu hale bakın ki, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları başta olmak üzere onca rüşvet, hırsızlık ve ihâleye fesat karıştırma iddiasının sorgulanıp yargılanması bizzat iktidarca engellenirken, geçici seçim hükûmeti döneminde muhalif medya ve şirketler baskına uğruyor. Dahası, sırf iktidar yanlısı yayın yapmadıkları için medya kuruluşları baskına uğruyor!
Peki, bütün bu atraksiyor ve manipülasyonlara neden tevessül ediliyor? Ülkenin terörle fitnesiyle kavrulduğu vasatta, toplumdaki kamplaşma ve ayrıştırmayı daha da derinleştiren bu operasyonlara neden inadına başvuruluyor?