“Vefa kongresi”nde genel başkan seçilip Başbakan atanan Davutoğlu’nun çekilmeye zorlanmasının “perde arkası” tartışılıyor.
Medyada çıkan ve sosyal medyaya yansıyanlara göre, bir nevi “azil” olan ve “Saray darbesi” olarak nitelenen “çekilme”nin arka plânında birçok sebep sıralanıyor.
Bunların başında Başbakan’ın parti grubunda “fitne, iftira ve kumpaslarla sanal şarlatanların ameliyat girişimleri” sayıp şikâyet ettiği ve “Reis (Erdoğan) için canını feda edecek” Saray “trolleri”nden geldiği ileri sürülen “Pelikan dosyası” geliyor.
Mâlum 12 Eylül 2014 kongresi öncesinde Erdoğan, 1353 delegenin 900’ünün imzasını Binali Yıldırım’a toplayarak aralarında partinin kurulucularının da olduğu “Gül’ün ekibi”ni tasfiye ederken Davutoğlu’nu da MKYK’da yalnız bıraktırmış, parti yönetimini şekillendirmesine müsaade etmemişti.
Kongre öncesi temâyül yoklamalarında, Gül ve “Reisçi fakat karizmatik olmayan Binali Yıldırım”dan sonra ancak üçüncü gelen, lâkin “güzel konuşan, “görece taze Hoca’yı (Davutoğlu’nu) tercih ettiği ve bunu kendisine açık açık anlattığı” kaydediliyor…
“SURİYE POLİTİKASI”, VİZE VE MÜLTECİLER…
Evvela, Erdoğan’ın Başbakan olarak başlattığı beş yıllık akıbetsiz “Suriye politikası” fiyaskosunun faturasını 20 aylık Davutoğlu’nun üzerine yıkma kurnazlığına başvuruluyor.
Dahası, “Hoca’nın Davos’a, İngiltere’ye ve New York’a “sermaye gruplarıyla buluşmak” için gittiği ortaya atılıyor. O denli ki, Türkiye’nin yarım asrı aşkın AB hedefinde olumlu bir adım olan “vize muafiyeti” çalışması üzerinden Başbakan’ın “millî olmadığı”, AB ile Cumhurbaşkanı’na bir komplo kurduğu isnadında bulunuluyor.
Keza. Cumhurbaşkanı’nın, “3 milyar euro meselesinde cüz’i bir miktar hâriç, Türkiye’ye gelen bir şey yok. Birileriyle fotoğraf verebilmek için böyle şeylerin içine girmeye gerek yok” restiyle Başbakan’ın AB ile anlaşmasını hafife almasından hareketle, mülteciler konusundaki anlaşma, garip bir biçimde “Alman ekolünün Erdoğan’a operasyonu” olarak yaftalanıyor.
Bu bağlamda, “Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz, Reis’e en galiz şekilde küfreden video klibe yönelik Türkiye’nin verdiği tepkiye karşı yine Reis’e yönelik “otoriter” kabilinden hakaretler etti. ‘Biz Erdoğan’la anlaşmadık. Bizim muhatabımız Davutoğlu’dur, hükümettir, onlar da gayet ciddi muhataplar’ sözlerine karşı Hocamız ise Schulz’a karşı tek kelam etmedi” târiziyle, Başbakan’ın “Batı’ya bağımlı politikalar”la Erdoğan’a kumpas kurduğu imâ ediliyor…
“VEZİR GÖRÜNTÜSÜNDE PİYON!” AĞIR İTHAMI
Bundandır ki, son Amerika ziyaretine atıfla, “Reis Obama’yla görüştü. Bütün ABD, Reis’in ayağına geldi. Bizim FETÖcu, Gezici ve PKKcı medya mosmor oldu. Sanıyorum Hocam da öyle oldu” ithamıyla Davutoğlu, PKK’yla aynı kulvara konuluyor. Erdoğan-Obama buluşması üzerinden bir ay geçmeden Davutoğlu’nun Beyaz Saray’dan randevu istemesi, “Reis’e karşı operasyon” olarak yorumlanıyor. Talebin Erdoğan tarafından engellemesi buna bağlanıyor.
Yine ‘Hoca, Schengen vize anlaşmasını dört ay öne alacağız, bu bizim başarımızdır’ dedi. Reis ‘artık yeter!’ dedi ve patladı ‘Başbakanlığımda Schengen’in Ekim 2016’da uygulamaya gireceği açıklandı. Dört ay öne çekmenin, küçük şeylerin büyük kazanım gibi sunulmasını anlamıyorum” tepkisi nazara verilerek Davutoğlu’nun “vize muafiyeti çabası”nın hazmedilemediği ifşa ediliyor.
Özetle, “Hoca’nın ekibiyle Batı’ya bağımlı politikalar belirlediği”, “küresel güçlerin ülkemizdeki satrancında vezir görüntüsüne sahip basit bir piyon olmayı kabul ettiği” iddia ediliyor ve “bir haini def etseniz, yerine hemen yenisini getirirler” ifadesi dahi kullanılabiliyor.
Ve bu vahamet, “menfaat üzerine dönen canavar siyaset”in sırıtan çirkin çehresini bir defa daha açığa çıkarıyor…