"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çare, demokratik zeminde

Cevher İLHAN
08 Kasım 2015, Pazar
Seçim sonrası Başbakan’ın “tüm Türkiye’nin kucaklanacağı yeni bir milât” ilânıyla verdiği “Mevlâna mesajları”nın aksine iktidarın yanında olmayan medya operasyonlarına yenileri ekleniyor.

Başta 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları olmak üzere, “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi darbe dâvâları soruşturmasını yapan Emniyet mensuplarına, dosyalarına bakan savcı ve hâkimlere ihraç ve tutuklamalardan sonra yurtdışı yasağı getiriliyor. 

Seçim öncesi özel okullara yüzlerce polisle baskınların, bankalara, kayyum atanmasıyla şirketlere el konulurken, en son Başsavcılığın tâlimatıyla tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi Anadolu sermayesini temsil eden iş dünyası kuruluşlarına baskınlar düzenleniyor.  

Bunun gibi, AKP iktidarının seçim öncesi Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ikrarıyla “buzdolabına konularak” askıya alınan “vaadler”in başında gelen “çözüm süreci”nde de çarpık durum ortaya çıkıyor. 

Bir yandan “çözüm süreci”nin “buzdolabı’ndan çıkarılacağı” belirtilirken, diğer yandan “sürec”in yine Meclis’ten kaçırılarak terör örgütüyle müzâkere edileceği garabetinin sinyalleri çakılıyor…

MECLİS YİNE DIŞLANIYOR…

Gerçek şu ki, PKK/Kandil, son beş ayda tırmandırdığı terör eylemleriyle, AKP’nin siyasî mülâhazalarla 7 Haziran’da 80 milletvekiliyle Meclis’e giren HDP’yi 1 Kasım’da baraj altında bıraktırma, en azından geriletme siyasî projesine hizmet etmiştir. 

Ne var ki, iktidar partisinin terör örgütüyle bu partiyi devre dışı bıraktırma ameliyesi seçim sonrasında da sürüyor. “Çözüm süreci”nde Meclis’in bir defa daha dışlanacağının işâretleri veriliyor.

Daha önce “Erdoğan’ı başkan seçtirmeme” ahdini veren HDP yönetimine, “Öcalan bunları sopayla kovalar” diye çıkışan “Dolmabahçe mutâbakatı”nda hükûmet adına “masa”ya oturan Başbakan Yardımcısı Akdoğan’ın, “İmralı’yla görüşme şartları olgunlaşmalı. Erdoğan karşıtlığı yapıyormuş gibi yapıp Öcalan’ı batırdılar. Öcalan’ı oraya diri diri gömdüler” diye Öcalan’ın tasasına düşmesi bunun ifâdesi. Buna bağlı olarak “Öcalan’ın ev hapsine alınacağı” haberleri de.

Doğrusu, PKK’nın 7 Haziran’dan sonra terörü alevlendirmesine bakıldığında, PKK/Kandil’in çatışma ortamıyla HDP’nin Türkiye’nin her tarafından yüzde 13 oy almasıyla doğan demokratik çözümü ıskartaya çıkarmaya çalıştığı anlaşılıyor. AKP ile PKK’nın, HDP’yi halk nezdinde verdiği demokratik çözümü zorda bırakma amacıyla bir anlamda ortak hareket ettikleri görülüyor.  Bu sâikle, silâh ve terör yerine “sivil siyaset”le “Kürt sorunu”nun demokratik zemine çekilmesinden rahatsız olan örgüt elebaşlarının muhatap alınmasıyla demokratik ortam peşinen berhava ediliyor. Özetle, defalardır denendiği gibi yine terör örgütüyle “çözüm” deneniyor… 

Oysa “yetkililer”in devlet adına kapalı kapılar arkasında İmralı’da Öcalan’la, Kandil’de PKK/KCK yöneticileriyle görüşmelerinin vardığı varta mâlûm. Keza AKP hükûmeti ile PKK arasında imzalanan dokuz maddelik sızdırılan “Oslo belgeleri”yle ve Avrupa’daki terör örgütü elebaşlarıyla açığa çıkan görüşmelerin, “müzâkereler”in akıbeti ortada…

DEMOKRATİK ZEMİNDE

Düşülen vartada, 7 Haziran’ın ardından Oslo’da MİT Müsteşar Yardımcısının örgüt temsilcilerine “Nereye koyduğunuzu biliyoruz” dediği her biri birkaç tonluk silâhlar ve patlayıcılar patlatılıyor. 

Yıllardır bölgedeki alan hâkimiyetine göz yumulan terör örgütü, yeniden şehirlerde kimlik kontrolleri yapıyor. Bazı yerlerde tekrar çatışmalar, kamu kurumlarına roketatarlı saldırılar yapılıyor. Sokağa çıkma yasakları konuluyor. Kısacası, terör devam ediyor…

Bunun içindir ki, bundan 95 yıl önce emperyalist güçlerin Osmanlıyı parçalayıp taksim plânlarını dayattıkları dönemde, “Kürtler adına hareket etme iddiası”yla türeyen ecnebi güdümlü mihraklara karşı Bediüzzaman’ın, “Kürtlerin vekili ve Kürtlük nâmına söz söyleyecek, ancak Meclis-i Meb’usân-ı Osmaniyedeki (Osmanlı Meclisi’ndeki) mebuslar olabilir” beyânıyla “süreç” müzâkerelerinin, millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in uhdesinde olması şart. 

Yine “Eğer, Kürtlerin serbesti-i inkişâfını (demokrasi ve hürriyetlerin geliştirilmesiyle maddî ve mânevî kalkınmalarını) düşünmek lâzım gelirse, bunu devlet-i âliye düşünür” tesbitiyle “Kürt meselesi”nin siyasî hesâplardan azâde tutularak milletin vekillerinin nezdinde, sivil toplumla, sürdürülmesi lâzım. (Eski Said Dönemi Eserleri, 107-110)

Hülâsa, “sürec”in birlik ve kardeşlik ekseninde mâkul, kapsamlı, köklü, kalıcı demokratikleşme reformlarıyla, yapısal düzenlemelerle ele alınması gerekir.  “Çözüm” çâresi budur. 

Aksi halde Meclis’in ve siyasetin dışlanmasıyla, müşterek değerlerden kopuk, milletle barışık olmayan ideolojik marjinal terör örgütleriyle “millî birlik ve kardeşlik” olmaz; yine akim kalır…

Okunma Sayısı: 2606
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı