Esasen 25 Ağustos 2004 tarihli MGK’nın 481 sayılı “yurt içi ve yurt dışı Nurculuk faaliyetlerine karşı eylem plânı hazırlanması” kararının hükûmete bildirilmesiyle devletin dinî cemaatleri tasfiye plânı resmen uygulamaya sokuldu.
Peşinden “kırmızı kitap” Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nin 2005 güncellemesinde çıkarılan “irtica tehdidi” yerine “aşırı dinî örgütler ve “din istismarı” tehditlerinin eklenmesiyle Başbakanlığın ve devlet kurumların dinî cemaatleri izleme ve fişleme “eylem plânları” uygulamalarıyla devam etti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer’in yanı sıra Başbakan Erdoğan’ın en başta imzaladığı MGK kararının altında imzası bulunan dönemin Başbakan Yardımcısı A. Şener’in “Baskı olmadan imzayı attık” dediği MGK kararıyla dinî cemaat ve tarikatlara yönelik izleme ve fişlemeler olduğu belirtildi.
Bu durum, Başbakan eski Yardımcısı M. Ali Şahin’in, Meclis’te Bakanlar Kurulu’nda “iç düşman” kategorisinde “irtica ile mücadele birimi”nin kurulduğu ve “Başbakanlık Uygulamayı Tâkip ve Koordinasyon Kurulu her ay toplanıp, irticaî unsurlara yönelik tâkibat denetimleri yapıp raporladı, ayrıca kanunî düzenlemeler ve idarî tedbirler alındı” yazılı cevabıyla teyid edildi.
DİNÎ CEMAATLER “TEMEL TEHDİT”
En son 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının hemen akabinde MİT’in 15 Ocak 2014’te bütün teşkilâta yolladığı “2014 yılı hedef öncelikleri ve plânlı istekleri”yle “paralel devlet yapılanmaları (PDY)” paravanında “yurtiçi ve yurt dışı kaynaklı bütün dinî fraksiyonları örgüt kapsamında terör örgütlerinden öncelikli ele alınması”nı emreden tamimiyle “tâkibat” hızlandırıldı.
Oysa daha 23 Nisan 2006’da Meclis Başkanı Arınç, TBMM’nin açılışının 86. yılında, “Demokratik bir ülkede ‘gizli anayasa’, ‘kırmızı kitap’, ‘derin anayasa’ asla kabul edilemez. Bu kavramlar, gizli antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder” diye konuşmuştu.
Yine 26 Ekim 2013’te Başbakan Erdoğan parti grubunda, “statüko, derin devlet ve sistem”i nazara vererek, “devletin gizli anayasası” MGSB’yi sert bir dille eleştirerek, “toplum üzerinde sun’î tehdit oluşturan toplum mühendisliğinin kaynağı ‘kırmızı kitab’ı ortadan kaldırdık” demişti…
Ne var ki düşülen vartada, halka karşı “demokratik bir ülkede Anayasa’dan daha üstün bir belge olamaz” çıkışıyla veryansın ettiği “kırmızı kitap”ı devam ettirmekle kalmayıp, Cumhurbaşkanı olarak bizzat önerisiyle MGK’da bir dinî cemaatin MGSB’ye alındığını övünerek açıklıyor!
Kısacası, “TSK’nin Türk Millî Askerî Strateji Belgesi (TÜMAS) ile İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının “strateji belgeleri”ne temel oluşturan “kırmızı kitap”taki kodlamalarla, “asker kontrolünde” istihbarat birimlerinin raporlarıyla dinî cemaatler, “iç düşman” ve “tehdit unsuru” ilân ediliyor. “Kırmızı kitap”ta “irtica”yı çıkarmakla, dindarlara baskıyı kaldırmakla övünen iktidar döneminde, yeniden bütün dinî cemaatle ve tarikatlar “temel tehditler” arasına sokuluyor.
MGSB”yle bir “dinî cemaat”ın alınmasının ardından Manisa’da açık açık yardım, eğitim ve iş adamları derneklerinin baskına uğramasının ardından Malatya’daki operasyonlar, yeni “kırmızı kitap” dayatmaları bunun tezâhürü…
“BAŞKA CEMAATLER OLABİLİR…”
Görünen o ki, “bütün cemaatlerle etkin şekilde mücadele edilecek, tasfiye edilenlerin yerine başka cemaatlere fırsat verilmeyecek” ifşaatıyla sözkonusu cemaat üzerinden bütün dinî cemaatlerin, tarikatların izlenmesi uygulamaları bir cemaatle sınırlı kalmayacak. MİT’in tâlimatındaki “dinî yapıların içinden eleman temimi dahil her türlü teknik ve vb. çalışmaların ve tâkiplerin yürütülmesi, devlet kurumlarına girmiş cemaat mensuplarının tesbiti engellenmesi operasyonları yapılacak.
“MGK’da cemaatler ele alınmadı” diyen ve “biz varsak cemaatler vardır” restini çeken Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, Manisa’da iş adamları ve eğitim derneklerine yapılan baskınları kastederek, “Sivil toplum örgütlerine baskın yapılıyor. Bunlar mâsum STK’lar. Bunların bir terör evi gibi basılıp deşifre edilmesi ayıptır, günâhtır; bunu bir DHKP-C’li, KCK’lı, PKK’lı için düşünebilirsin, ama bunların hepsi mimar, öğretmen, esnaf, Manisa eşrafı bunlar” diyerek yakınması, bunun ifâdesi. Neticede, hükûmet sözcüsünün MGK’da “kırmızı kitap” değişikliğine dair, “yoksa Fethullah Gülen’le ilgili olarak şu örgütün faaliyetleri veya buna karşı alınacak tedbirler şeklinde münhasıran bir tâbir getirilmedi, bundan sonra olabilecek şeklinde genel târifler yapıldı” cümlesi, “yeni MGSB”nin “tehdit unsuru” olarak bütün cemaatleri kapsadığını bâriz bir şekilde ortaya koyuyor.
Ve “Legal görünümlü illegal yapılanmalar sadece ‘paralel yapılanma’yla ilgili değil; şu anda mevcudiyeti düşünülebilecek veya gelecekte başka cemaatler olabilir, başka sosyolojik birikimler olabilir” sözleri, bütün dinî cemaatlerin “kırmızı kitap”ta yer aldığının açık ikrarı oluyor…