Cerablus operasyonunun, açıklanan hedefler çerçevesinde çok fazla uzatılmadan bitirilmesi, risklerin asgarîye indirilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Akabinde akim kalan “ateşkes”in yenilenmesi, bölgede insanî yardım kanallarının açılması ve iç savaşın sona erdirilip genel barışın sağlanmasıyla ülkedeki bütün meşru tarafların katıldığı “ortak çözüm hükûmeti”nin kurulması fevkalâde ehemmiyetli…
“SYKES-PİCOT”LA ORTADOĞU’YU PARÇALAMA!
Müslüman komşu Suriye’nin bütünlüğü ve istikrarı, Türkiye’nin ve bütün bölgenin bütünlüğünü ve güvenliğinin âdeta teminatı. Bu bakımdan en çok Ankara’nın buna ciddiyetle sahiplenip uygulaması lâzım.
Vakıa şu ki, Ortadoğu’daki krizler, huzursuzluklar ve çatışmalar, bundan tam 100 yıl önce 1916’da Birinci Dünya Savaşında ecnebilerin “Sykes-Picot plânı”yla Osmanlı’ya ve İslâm dünyasına “parmak karıştırması”, Akka’dan Kerkük’e, Arabistan’dan Suriye’ye, Filistin’den Irak’a Ortadoğu’nun, İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği emperyalist ecnebilerce paylaştırılmasından kaynaklanıyor.
Hadis-i şeriflerde “arz-ı Şam” olarak târif edilen, Yahudilerin “ard-ı mev’ud” iddiasıyla hedefledikleri topyekûn Şam bölgesindeki toplumların parçalanıp çeşitli ayrımlarla birbirinden koparılarak hasım hale getirilmesinden türüyor.
Zira 29 Nisan 1916’da Kut’ül Ammâre Kuşatmasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı ordusunca mağlup edilmesinden on yedi gün sonra İngiliz aristokrat bir aileden gelen politikacı - asker - diplomat, başta Arapça ve Türkçe olarak Ortadoğu’daki dilleri bilen, İngiltere Dışişleri Bakanlığının “Osmanlı uzmanı” olarak tanıtılan ve 39 yaşında İspanyol nezlesinden ölen Sir Tatton Benvenuto Mark Sykes ile Fransız diplomat François George-Picot’un çizdikleri “bölüp parçalama plânı”, fitne, fesad, isyan, çatışma ve kargaşanın fitilini ateşlemiş
Sömürgecilerin güdümünde küçük Sünnî-Şîi “uydu devletçiklerin, krallıkların, emirlikler”in ihdasıyla mezhebî ve etnik tefrika fitnesinin tohumları ekilmiş. Müslüman coğrafyayı küresel güçler arasında taksim eden menhus plana göre, Suriye ve Lübnan Fransa’ya, Arap yarımadası ve “Balfour bildirisi”yle Filistin toprakları İngiliz emperyalizmine bırakılarak Siyonistlere taahhüd edilen İsrail’in temelleri atılmış…
“GADDARÂNE SEVR’E VE ‘MÜTHİŞ LOZAN’A ZEMİN…
Bütün bölgeyi kargaşaya iten İngiliz-Fransız ortak ifsadı Sykes-Picot planı, Bediüzzaman’ın Birinci Dünya Savaşında “Avrupa zâlim hükûmetlerinin zulümleriyle, âlem-i İslâma ve merkez-i hilafete (Osmanlıya) ettikleri ihânet” ve “devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir su-i kast” diye takbih ettiği 10 Ağustos 1919’da imzalanan Sevr Muâhedesiyle (Kastamonu Lahikası, 17; Şuâlar, 619) Osmanlıyı yıkma ve Müslüman halkları tefrika projesinin alt yapısını oluşturmuş.
“Sykes-Picot anlaşması, “gaddarâne Sevr muâhedesi”nin yanısıra, “Türkiye’yi mâzisindeki ruh ve mukaddesât kökünden ayırmak’, ‘ruhunu tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek’ ve ‘masonluk hasebiyle Kur’ân’ın ahkâmını kaldırmak” olarak özetlenen “gizli anlaşmanın entrikası”nın “içyüzü”nde gizlenmiş menhus maksadına Bediüzzaman’ın dikkat çektiği 23 Temmuz 1923 tarihli Lozan anlaşmasına zemin hazırlamış. (Emirdağ Lahikası, 277-8; Büyük Doğu, sayı 29, 6 Ekim 1950)
Bunun içindir ki, Irak’tan sonra Suriye’nin ve ardından bütün bölgenin kargaşa ve kaosla bölünüp parçalanmasını hedefleyen, bin yıldır “komşu, kardeş ve birbirine muhtaç ve akraba milletleri karıştırarak hasım eden,” Irak’ta kotarılıp Suriye’de tetiklenerek tahrik edilen zâlimâne stratejilere karşı Bediüzzaman, Müslüman milletlerin mezhebi-etnik tefrikayla bölünüp parçalanması oyunlarına karşı ikaz ediyor. (Emirdağ Lâhikası, 437-440)