Dönemin Başbakanının başdanışmanının “orduya kumpas” çıkışıyla hızlanan “darbe davalarından dönüş” devam ediyor.
En son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce “savcısıyım” dediği darbeye ortam hazırlama ve darbeye teşebbüs davalarıyla ilgili olarak Harp Akademileri’nde subaylara “kandırıldık” demesinden sonra “Balyoz”da da tahliye ve beraat dalgası geldi.
Bilindiği gibi, evvela yeni Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) aracılığıyla 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları gibi bütün darbe davalarının savcı ve hâkimleri değiştirilerek dosyalar ellerinden alındı.
Dönemin Başbakanının yargıdan şikâyeti ve iktidarın önerisiyle altyapısı hazırlanmadan “darbeye ortam hazırlama’ ve ‘darbeye teşebbüs” dâvâlarının görüldüğü Özel Yetkili Mahkemeler apar topar kaldırıldı.
Yine bu sâikle, MİT TIR’ları ve polise operasyonlar sonrası açılan davalarda da yargıçlar görevden el çektirildi. Yerlerine “istenilenler” atanarak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edildi.
YARGILAMA HATALARI BAHANESİYLE
Aslında HSYK’nın yürüyen davalara bakan heyetlerin dağıtılıp yerlerine yeni hâkimler ataması ile, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “bağımsız ve tarafsız yargı mercii olma” ilkesine aykırı olarak hâkim teminatını ortadan kaldıran, tabii hâkimlik ilkesini yok eden müdahaleler yapılmış oldu, yargı bağımsızlığı ortadan kalktı.
Ardından iktidar kanadındaki kırılmanın da etkisiyleş daha önce mahkûmiyetleri Yargıtay’ca onanan 236 Balyoz sanığı hakkında tahliye kararı verildi, peşinden “beraatlar” geldi. “Balyoz” mahkûmları toptan serbest bırakıldı.
103 sanıklı “28 Şubat davası”nda da hiç tutuklu kalmadı.
Neticede, kamuoyu nezdinde “demokrasiyi katleden darbelerle ve ara dönemlerle hesaplaşıldığı” ve “darbecilerin yargılandığı” iddiasının aksine, bütün darbe davalarında sanıklar tahliyelerin ardından temize çıkarılıyor. Halka karşı “darbelerin siğaya çekildiği” propagandasıyla halktan oy devşirilirken perde gerisinde “darbe dâvâları”nı boşa çıkarma ameliyesi sürüyor…
“YENİ İTTİFAK”IN SONUCU!
İşin garabeti, daha baştan yargılama hatalarının “darbe davaları”nın topyekûn tartışmalı hale getirilmesine bahane edileceği ikazında bulunanları “darbecilere destek”le suçlayan iktidar mahfillerinin, dönüp darbe sanıklarını toptan temize çıkarmaya çalışmaları.
Uzun tutukluluk süreleri, “sahte delil” iddiaları, “gizli tanıklar,” savunma hakkının kısılması, emir veren general ve üst düzey subaylarla emri alan subay ve astsubayların aynı ağır cezâyı almaları, âdil yargılanma hakkının ihlali gibi hataların mezubahis davaları boşa çıkaracağını, Anayasa Mahkemesi’nden, dahası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) dönmesine sebebiyet vereceğini ikaz edenleri “Ergenekoncu” - “Balyozcu” diye itham edenlerin, şimdi “kumpas,” “paralelle mücadele” paravanında “darbe davaları”ndaki bu dönüşü alkışlamaları.
Sonuçta, darbe davalarının başında gelen “Balyoz Harekât Plânı” dosyasındaki beş bin sayfadan oluşan belgelerin üstü örtülüyor.
Daha da garibi, “darbeleri yargılama” ve “vesâyeti kaldırma” söylem ve vaadiyle açılan bu davalar üzerinden siyasî iktidar işi “darbecilerle ittifak” vartasına vardırıyor. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına karşı mesele “paralel yapı”nın üzerine yıkılarak darbe sanıkları savunuluyor. Bireysel başvuru, âdîl ve yeniden yargılanmayı isteme ve tutukluluk süresinin indirilmesi gibi haklar, en son “Balyoz”da olduğu gibi “darbe davaları”nın tasfiyesinde kullanılıyor.
Cumhurbaşkanı’ndan AKP sözcülerine, siyasî iktidar mahfilleri, politik dezenformasyonlarla “darbe davaları”nın bütünüyle bir kumpas olduğu algısını pompalıyor. Daha da çarpıcısı, “darbeye ortam hazırlama” ve “darbe teşebbüsü”nü haber verenler suçlanıp tutuklanıyor.
Hulâsa, AKP iktidarının “darbe davaları”ndaki ric’atı, bütün darbe davalarını ıskartaya çıkarıyor.