ABD’nin Ortadoğu’daki hegemonya ve çıkar hesapları uğruna Suriye’ye yapılacak askerî operasyon, bu ülkede ve bütün bölgede etnik-mezhebî ayırımlar üzerinden tefrikayı tetikler.
Ne var ki, daha evvel YPG militanlarını uçak ve helikopterlerle taşıyıp Fırat’ın batısına yeniden geçişlerini sağlayan Amerika, çokça asker ve silâh konuşlandırdığı Münbiç’te yeni bir emr-i vaki peşinde.
Trump yönetimi, Suriye’nin zengin petrol ve doğalgaz yataklarının, özellikle Rakka ve Deyrazor’un taşeron örgüt PYD/YPG tarafından ele geçirilmesi hesâbıyla yeni hava üsleri kurup asker yığarak “Kuzey Suriye koridoru”nu sağlama alıp PYD/YPG’yi daha da güçlendiriyor. Beş Amerikan üssüne yenilerini ekleyerek Suriye’nin kuzeyindeki “PYD kantonları” arasında koruma zinciri oluşturuyor, “güvenlikleri”ni sağlıyor.
Bununla kalmıyor; Türkiye’ye PKK’nın Suriye kolu PYD’nin askerî kolu YPG ile işbirliğini dayatıyor. Bunun için Amerika’da rehin tutulan işadamı “Reza Zarrab dâvâsı” dahi Türkiye’ye karşı “pazarlık” ve “şantaj aracı” olarak kullanılıyor…
“KUZEY SURİYE” KOMPLOSU
Böylece tıpkı Kuzey Irak’ın Irak’tan koparılmasına benzer şekilde, Nusaybin’den Akdeniz’e uzanan 911 kilometrelik Türkiye sınırındaki “stratejik koridor”un Suriye’den koparılmasıyla “Rojova/Batı Kürdistan”ın köşe taşları döşeniyor.
Aslında ABD’nin PYD kontrolündeki bölgelerde “otonom devletçiğe” zemin hazırlayan “güvenli bölge” teklifinin stratejik hedefi bu. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik’in “Türkiye Fırat’ın doğusunda kalan PKK’ya dokunamaz” cümlesi de aynı anlama geliyor.
Son dönemde “IŞİD’le mücadele” paravanında çok sayıda Amerikan askerî birliğiyle konvansiyonel ağır silâhı Fırat Nehri bölgesine gönderiliyor. Beyaz Saray ve Pentagon’da bölgedeki askerî Amerikan askerî gücünün en az 50 bine ulaştırılması üzerinde çalışılıyor.
Çarpıcı olan, Ankara’dakilerin Suriye ve Türkiye’nin bölünüp parçalanması komplosuna gelmeleri. Cumhurbaşkanı’nın resmen “partili” olduğu toplantıda, “Şimdi sırada, başta ABD ve ‘koalisyon güçleri’yle Münbiç ve Rakka operasyonunu yapmamız var!” çıkışıyla söz konusu “Amerikan plânı”na katılması.
Görünen o ki, Astana sürecinin gevşetildiği vetirede AKP iktidarı, Ankara’nın baştan beri “terör örgütü” olarak nitelendirdiği PYD/YPG’ye destekle alan açan Amerikan askerî operasyonunda işbirliğine “iknâ” olmuş; göz göre göre bir defa daha komploya geliyor.
Bundandır ki, “Suriye ve hatta Irak’ta yeni bir dönem olacağı”ndan dem vuran Cumhurbaşkanının 16 Mayıs’ta gideceği Amerika’dan “Olumlu cevapla döneceğimizi umuyorum” beklentisiyle Ankara, ABD ile askerî müdahale sinyallerini çakıyor.
ANKARA’DAKİLER TAM TEŞNE!
Neticede, altı yıldır kaybettiren yaman çelişkilerle muallel akıbetsiz politikalar, yine Suriye ve Türkiye başta olmak üzere bütün bölgeye kaybettiriyor.
Zira, ABD’nin askerî operasyonuna tam teşne politikalarla Türkiye’nin ABD ve küresel güçlerle birlikte Müslüman komşuya ortak askerî operasyon yapması, öncelikle başta İran ve Irak olmak üzere diğer komşularıyla işbirliğini bozar.
Türkiye’yi, Suriye ateşkes ve barış sürecinden koparır ve “siyasî çözüm”ün önünü tamamen kapatır. Ve en vahimi, küresel çetelerin askerî müdahale ve işgaline “gerekçe” oluşturur.
Hülâsa, Ankara’nın bölge hârici küresel güçlerle Suriye askerî operasyonuna katılmasıyla Suriye dehşetli mezhebî-etnik tefrika fitnesi ateşine atılır; bölgeyi daha da kanlı bir kargaşa ve felâkete sürüklenir. Dahası, Türkiye resmen “ABD - İsrail cephesi”nde “savaş ülkesi” durumuna düşürülür.
Allah, feraset ve iz’an versin…