Zira mânevî terbiye eksikliğiyle mahallelere, sokaklara, evlere, insanların kafa ve kalplerine düşen bombalar, her gün binlerce, yüzbinlerce insanı mahvediyor, madden ve mânen öldürüyor. Milyonlarca insanı, genci ve çocuğu vuruyor. Dünyevîleşmeye bataklığına batan gençler, arayış içindeki insanlar, göz göre göre ateşin içine sürükleniyor. Ahlâkî erozyon denileşiyor.

Devlet eliyle işletilen suçların başında devlet eliyle oynatılan ve çeşitlendirilerek arttırılan toto-loto şans ve talih oyunlarının yanısıra, şiddet ve her gün garip vahşet cinâyetleriyle şiddet ve suçun en baş sebeplerindenbaşında gelen ve.resmen göz yumulan, hatta ihracıyla övünülen şiddet ve müstehcenlik dolu dizi filmler ve programlar geliyor.

TAHRİBAT ORTADA

Resmî ve sivil kuruluşların aştırmaları, son on yılda şiddet ve müstehcenliği tervic eden yayınların başında gelen Türk televizyonlarındaki dizi filmler ve çeşitli sivil ve resmî kuruluşlar toplumun topyekûn kolektif cinnet ve suça sevkettiğini tesbit etmiş.

O denli ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre, 75 ülkeye ihraç edilen 70’in üzerinde dizi filmin reyting yaptığı Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya’dan da eleştriler geliyor. Popüler Türk dizilerinin gençliğin, çocukların psikolojik gelişimlerini bozduğu, açık saçıklığı, şiddeti, âile mahremiyetini hiçe sayan marjinal çarpık ilişkilerle mâneviyatı tahribinden yakınılıyor.

Dahası, AKP iktidarında, başdöndürücü “yerli” ve yabancı dizi sağanağında ekranlarda müstehcen görüntülerle âile mahremiyeti tehditle âileyi, gençliği dejenere ediyor, çocukların psikolojik gelişimlerini bozan, toplumun ruh ve mâneviyat dünyasını bombalayıp felç eden bu tür yayınlardan yakınırken, dışta övündüler ve ihracına çalıştılar. İktidara yakın bir televizyon genel müdürü, Arap ve Balkan coğrafyasının ardından Latin Amerika ülkelerinde “Amerikan dizileriyle yarışıyoruz” diye övündü. (gazeteler, 24.11.15) Cumhurbaşkanı, Kolombiya ziyaretinde “Latin Amerika gezisinde Türk dizilerinin İspanyolca’ya çevrilmesi konusunda çalışmalarda bulunacağı”nı açıkladı. (Gazeteler, 10.2.15)

SİYASÎ İKTİDAR SEYREDİYOR…

Ne var ki, televizyonun âileyi, gençleri ve çocukları hedef alan, toplumu felç eden tahribatına, açık- saçıklığı ön plâna çıkaran ve milletin mânevî kültür yapısıyla, âile mahremiyetiyle uyuşmayan, “moda” ve “çağdaşlık” perdesinde müstehcen görüntülere karşı hiçbir ciddî tedbir alınmış değil.

Bu süreçte televizyon yayınlarını âdilâne denetlemeyen RTÜK, “iletişim merkezi”ne gelen dizi ve reklâmlardaki şikâyetleri toplamakla kalıyor. RTÜK’ün kendisine bağlı olduğu hükûmet eski sözcüsü Arınç’ın, “Bir insan çocukları ile oturup seyredecek dizi bulamıyorsa, çocuğunu uyutmayı tercih ediyorsa veya başka bir odaya kaçmak zorunda kalıyorsa bunlar yanlış şeyler” diye yakınıp, “Sırf alkollü içki üzerine kurulu diziler var ve ben bu dizilerde başrollerde oynayanların sanat yaptıklarını değil, o içki reklamlarından ayrıca ücret aldıklarını düşünüyorum” demesi bunun açık itirafı idi.

Bir tek siyasî iktidarı eleştiren, dahası iktidarı yeterince övmeyen, “kayıtsız-şartsız yandaş” olmayan televizyonlara kayyım atanarak, hiçbir mahkeme kararı olmadan tepeden tâlimatlarla Türksat uydusundan çıkarılarak, haksız ve hukuksuz bir biçimde karartılıyor.

Siyasî iktidar ve ilgili devlet kurumları, televizyondaki ahlâk dışılık, şiddet, kötü alışkanlıkları özendiren yıkıcı yayınlara karşı âcilen tedbir almalı…