Türkiye’nin yargının bağımsızlık ve tarafsızlığında düştüğü durum, bizzat iktidar partisi kurucusu olan, Başbakan eski Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Arınç’ın, “Yargının içerisine düştüğü ya da düşürüldüğü durum iyi değil. Adalet herkese lazım. Hâkim ve savcıların adalet ve vicdandan başka yerlerden korkarak karar aldıkları mâlum” sözleriyle itiraf ediliyor.
Bu konuda dikkati çeken hususların başında, en çok son bir buçuk yılda Cumhurbaşkanına hakaretten açılan davaların çokluğu dikkat çekiyor.
Anamuhalefet Partisi milletvekili Murat Emir’in yaptığı araştırmaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret gerekçesiyle son 1,5 yıl içinde 1309 dava ve soruşturma açılmış. Gözaltı ve tutuklamalar 250’yi aşmış. Aralarında 16 yaşında bir lise öğrencisinin de bulunduğu gençler cezaevine girerken, mahkemelerden hapis cezası kararları da çıkmaya başlamış.
Türkiye’nin son yıllarda cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla açılan soruşturma, dava ve tutuklamaların sık yaşandığı bir ülke haline geldiğini ve bu soruşturmaların düşünce özgürlüğünü sınırlayıp insanlara baskı yapmanın bir aracı haline dönüştüğünü belirten Bircan, Meclise verdiği soru önergesinin gerekçesinde AİHM Başkan Yardımcısı Işıl Karakaş’ın, ‘Cumhurbaşkanına hakaret yüzünden sürekli davalar açılıyor. Bu, Avrupa’da başka bir yerde yok. Yani hakaret etmek ceza kanununda düzenlenen bir suç değil. Eğer saygınlığınıza bir müdahale olduğunu düşünüyorsanız ancak tazminat davası açarsınız, başka bir dava açamazsınız. Türkiye’ye bakıldığı zaman ifade ve basın özgürlüğünün yeterli ölçüde korunmadığı, güvence altına alınmadığı, Avrupa standartlarında olmadığı bir ülke olarak göründüğünü düşünüyorum” tesbitlerine atıfta bulunuyor.
Açılan davaların AİHM ilkeleriyle de uyuşmadığını belirten Bircan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın cevaplaması talebiyle soru önergesinde şu sorulara cevap istiyor:
“Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına başladığı günden önergeye cevap verilecek tarihe kadar geçen sürede cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle kaç soruşturma açılmıştır? Soruşturmaların kaçı Cumhuriyet savcılıkları tarafından resen başlatılmış, kaçı ilgili kişinin şikâyeti üzerine başlamıştır? Açılan soruşturma varsa kaç tanesi mahkûmiyetle sonuçlanmıştır? Mahkûmiyet kararlarının kaçı ceza, kaçı tazminat kararıdır? Kaç tutuklama kararı alınmıştır? Kesinleşmiş mahkûmiyet kararları varsa Yargıtay tarafından hangi ifadeler cumhurbaşkanına hakaret kapsamında kabul edilmiştir?”
Garabetlerin sonu gelmiyor
Üç şehit haberinin geldiği günde muhtarları – kaymakamları Saray’da toplayan Cumhurbaşkanı, “paralelle mücadele”nin önemini anlatıyor. Beş şehidin verildiği günde iktidar medyası, iktidara bazı önemli ikazlarda bulunan, terörle mücadeledeki zaaflara dikkat çeken, vicdan ve insafa çağıran parti kurucusu ve Meclis eski Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsüne “Manisalı Lawrence”, “cübbeli Bülo”, “hâin”, “kripto”, “uyuyan hücre” benzeri galiz hakaretler savurma yarışında!
“Çözüm süreci” boyunca hükûmet terör örgütünü “muhatap” alıp “müzâkere masası”na oturur, bölgedeki birçok il ve ilçeyi silâh deposu haline getirilirken, mahalleler “kurtarılmış bölge” haline getirilip çatışma ve operasyonlarla yüzlerce şehit verilirken, iktidar partisinin raporuyla 120 bin vatandaş evlerini, kentlerini terk eder ve kentler yıkılıp yakılırken, Cumhurbaşkanı ile Başbakan eski Yardımcısı arasında “Dolmabahçe mutâbakatından haberin vardı – yoktu” tartışması sürüyor.
Ülkenin bir bölümünde âdeta “şehir savaşları” sürerken, Cumhurbaşkanı “başkanlık” peşinde; iktidar partisi, 12 Eylül darbesinin antidemokratik yasa ve dayatmalarını ayıklamak yerine yeni anayasaya “başkanlığı” sokmanın derdinde ve telâşında.
Bu tür garabetlerin ardı arkası kesilmiyor...