“Kadın Hakları”nın “H”sine uymayan, sefih medeniyet mensupları, özellikle böyle özel günlerde “İslâm kadınları eziyor!” diyerek iftira kampanları açar ve propagandalara girişir! Tarih ne diyor:
“Asr-ı Saadetten evvelki zamanlarda kalb katılığı ve merhametsizlik öyle bir hadde baliğ olmuştu ki, kocaya vermekten ar ederek kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi! Asr-ı Saadette İslamiyetin doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce kızlarını gömerlerken müteessir olmayanlar, İslâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oldular.”1
Bugün farklı mı? Sefih medeniyet anlayışı bilhassa kadınları ağır iş hayatı, reklam, fuhşiyat çukuruna diri diri gömmemiş mi? Batıda kadını kocaları tarafından bir meta görülürken, İslâm, kız ve kadınları lâyık oldukları mevkie çıkarmış hak ve hürriyetlerini en ince noktalarına kadar sıralamış. Peygamberimiz (asm), kız çocuğunu omuzuna almış, camiye kadar gitmiş ve o vaziyette hutbeye çıkarmıştır! Kadının ilim öğrenmesi için büyük tahşidatlar, teşvikler yapmıştır.
“Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli.”2 sözü kadının fıtratıyla ilgili temel ve esas rolünü üstlenmesini gerektirir. Zira, Peygamberimiz (asm) zamanında hanım Sahabîler sosyal hayatın içinde idiler. Savaşa hemşire olarak ordunun geri hizmetleri için katılırlardı. Hz. Ömer (ra), bir kadını pazara zabıta olarak vazifelendirmişti. Ve buna benzer başka vazifeler alan hanım Sahabîler de vardı.
Yalnız Ezvac-ı Tahirat denilen Peygamber hanımlarına evde kalmaları emri onlara mahsustur. Çünkü, onlar bu ayetin gereğini yerine getirirken, hanım Sahabîler sosyal hayatın içinde idi. Ki, zengin ve malı olan kadının bunlarda tasarruf ve ticaret hürriyeti vardır. Kadın meşru dairede sosyal hayatın içinde bulunabilir: “Maişet derdi için, serseri, ahlâksız, Frenkmeşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle, köylü masum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nevinden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız.”3 Kadının evdeki ana rolü de şöyle belirlenir: “Kadının-aile hayatında müdir-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan-en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir… Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmettir.”4
Dipnotlar:
1-İşârâtü’l-İ’caz, s. 194.; 2-Sözler, s. 813.;
3-Lem’alar, s. 324.; 4-Age., s. 318-319.