Seçim dönemlerinde iktidara talip olanlar, seçmenlerin ilgisini ve oylarını çekmek için birtakım vaatlerde bulunurlar.
Bazısı ayakları yere basan, elle tutulur şeyler vaat ederken bazısı da ya hesap kitap yapmadığından ya da kazanamayacağını bildiğinden uçuk kaçık, ipe sapa gelmez şeyler yapmak için söz verirler.
Tabi, bu vaatlerle seçmen beklentisi piyasasını yükseltirler ve böylece kazanan taraf olabildiğince yüksek elden başlamak zorunda kalır, maksat kızıştırmak olsun...
Çoğu kez de akılda kalıcı, söylemesi kolay ve kısa sloganlar seçilir; mazot bir TL olacak, asgarî ücret 2500 TL olacak, emekli maaşlarına bin lira zam, gençlere 500 lira harçlık verilecek, herkesin evi ve arabası olacak gibi...
Seçimden önce bol keseden dağıtılan sözler derli toplu bir biçimde kayıt altına alınmadığından, kazananın insafına kalıyor bunları gerçekleştirmek. Keşke, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı eserinde anlattığı gibi bir “Vaatleri Ayarlama Enstitüsü” olsaydı. Bir parti vaatte mi bulundu, hemen onu gerçekleştirmek için ne kadar süre gerektiği, ne kadar kaynak kullanılacağı, kimin ne zaman bu vaatte bulunduğu gibi tafsilatlı bir kayıt tutulsa fena mı olurdu? Kazananlara da vaat listesini hatırlatıp dönemi geldiğinde gerçekleştirilme oranlarını da takip edebilseydik... Şüpheli seçim paketlerini ihbar ettiğimizde, enstitü hemen olay mahalline bir fünyeli Abdullah gönderip patlatsaydı...
MANİFES”TURA”
Seçim manifestosunu ilk açıklayan iktidar partisi oldu. Hemen akabinde, vergi affından imar barışına, emeklilere ikramiyeden varlık barışına kadar pek çok konuda paketler birbirini kovaladı. “Vaatleri Ayarlama Enstitüsü” halen kurulmadığı için vatandaş olarak şüpheli gördüğümüz paketleri kime şikâyet edeceğimizi bilmiyoruz.
Konut sektörü için getirilen ve KDV + tapu harcı indirimi yanında kamu bankalarının para toplama maliyetinin altında oranlarda kredi kullandırılmasını ön gören paket ne kadarlık bir zarar doğuracak ve bu zarar nasıl karşılanacak?
İktidar, kendisine seçimi her türlü kazandıracağını beklediği “yazı”lı manifes”tura”sında vaadettiği daha çok demokrasi, özgürlük ve daha çok adalet gibi hususları şimdiye kadar neden tesis edemediğini açıklamıyor. Vaad ettiğine göre, bu alanlarda bir eksiklik bulunduğu kabul ediliyor yani. İşsizlik, enflasyon, faizler gibi ekonomik değerlerin düşürüleceğine dair “ahdim var” denilerek ahit veriliyor. Bu haliyle Uruguay’da çekildiği öne sürülen bir ses kaydında kendisinin de kandırıldığını, ancak kimsenin korkmaması gerektiğini ve kimseyi mağdur etmeden herkesin parası geri vereceğini söyleyen çiftlikçi çocuk manifesTOSUN’a benziyor diyebiliriz.
Acizane, kendileri için Zafer Dilek’e ait Kürdilihicazkâr makamındaki “Yaşadım mı, öldüm mü?” isimli şarkıyı bir seçim şarkısı olarak uyarladım, artık kullanırlar mı kullanmazlar mı kendilerinin bileceği iş:
“Hiçbir parti ile arkadaş dost olamadım
Beni candan sevecek müttefik bulamadım
Ah ile, aht ile geçti bu ömrüm
Kandım mı, kandırdım mı anlayamadım
Sandıklar doldu taştı da bağlayamadım
Nasıl seçti bu halk beni anlayamadım
Ah ile, aht ile geçti bu ömrüm
Kandım mı, kandırdım mı anlayamadım
Tövbe ettim aldanmaya, söz tutamadım
Dış mihraklar peşimde hep adım adım
Ah ile, aht ile geçti bu ömrüm
Kandım mı, kandırdım mı anlayamadım”