Bilim-kurgu filmlerinde görmeye alıştığımız, otomatik pilotlar vasıtasıyla verilen koordinatlara kendileri gidebilen araçlar yavaş yavaş hayatımızın içine giriyor.
Uzay temalı filmlerde gördüğümüz, insan konuşma diliyle iletişim kurabilen, kendisine verilen komutları anlayabilen, gerekli-gereksiz şaka bile yapabilen araçlar henüz yapılmadı veya duymadık diyelim. Uzayda koordinat belirlemek nasıl oluyor hep merak etmişimdir. Sabit duran bir cisim yok bir kere... Karadelikler, solucan delikleri derken, uzay-zaman bükülmeleri ve karmaşıklaşan boyut kavramı da cabası. Neyse ki, fimlerin çoğunda bu hesapları yapmaya gerek bile duymuyorlar.
Uzay konumu üzerinden konu paralel kâinatlara gelmeden biz yeryüzüne dönelim: Dünyanın en büyük firmalarından bir kaç tanesi bu konuda yarışıyor. Hatta Google, bir prototip araç geliştirip caddelerde dolaştırıyor. Kayıtlara, sürücüsüz aracın hatalı olduğu bilgisi ile girmiş olan bir kaza bile yaptı. Aracı geliştiren kişilere göre, bu kazada kendi araçlarının herhangi bir suçu yok. Sola sinyal vermiş ve önde olan bir araç, kendisine yol verilmesini pekâlâ bekler!
Karşılaştığı tecrübeleri kaydedip öğrenebilen bir sun’î zekâ ile geliştirilmiş sisteme sahip olduğundan, yaptığı kazalardan da çok şey öğreneceği kesin. Karşısındaki normal araç sürücülerinin hatalı olabileceği ve kurallara bazen uymayabileceği gibi. Tek bir akıl ve onun kazanımları değil, çevredeki her sürücü ve araçtan fikirler alıp kollektif bir sürücü veritabanı oluşturmaya çalışıyorlar.
Benzer şekilde Mercedes firması da BMW ve Audi firmaları ile birlikte sürücüsüz kamyon ve otobüs geliştirmeye çalışıyor. Tesla ise elektrikli araçlardaki performansını sürücüsüz araçlarla da perçinleme gayretinde. Arka planında çok ciddî araştırma-geliştirme faaliyetleri barındıran çalışmalar bunlar ve temelinde kazalar gibi insan odaklı ölümcül hataları en aza indirmek ve çevre ile dost ürünler ortaya çıkarmak yatıyor.
Sürücüsüz veya otomatik sürücülü araçlarla ilgili olarak tartışılan pek çok konu var. Kural ihlâli durumunda ve sürücüsüz araç çevreye veya herhangi bir canlıya zararı dokunacak bir fiile sebep olursa sorumlu tutulacak kişi kim olacaktır? Google sürücüsüz arabası, Amerikan Ulusal Trafik Güvenlik Kurulu (National Highway Traffic Safety Administration – NHTSA) başvurdu ve yaklaşık 5 ay sonunda ehliyet alma mücadelesini kazandı. Böylece “sürücü” kavramı, teknoloji desteğiyle farklı bir boyuta taşınmış oldu. Ülkemizde böyle bir araçla kazaya karışılsa, levye eşliğinde ilk sorulacak sorunun “ehliyetini hangi internet kafeden aldığı” olacağını zannediyorum.
Bu araç Türkiye’de olsa veya test edilse çok zorlukla karşılaşacağı kesin. Öncelikle yanlış tabelâ ve levhalar bu aracı kaza yapmaya sürükler. Hiçbir uyarı levhası olmadan aniden biten bir yol ile karşılaşınca ne yapar meselâ? Karşıdan gelen araçların “radar var!” anlamında yapacakları selektörü de anlayıncaya kadar sun’î zekâsı devreleri yakar. Sürekli korna sesleri ile uyarmaya çalışanlar yüzünden otomatik pilot, bir süre sonra ses reseptörlerini kapatır. Düğün konvoyundaki araçlar komple sürücüsüz olursa ne olur biliyor musunuz, önüne durmadan fırlayan çocuklardan dolayı asla ilerleyemez.
Bu teknoloji henüz arzu edilen seviyeye gelmiş değil. Araçların sadece bulundukları çevreyi gözlemlemesi yeterli değil. Trafikteki diğer araçlarla da iletişime geçip karşılıklı olarak hareketlerini birbirlerine göre düzenlemeleri şart. Halihazırda güvenli sürüş için kavşaklarda gereğinden fazla yavaşladığı söyleniyor. Nitekim bir trafik cezasını, çok yavaş hızlarda seyredip trafiği tehlikeye sokma gerekçesi ile aldı. Trafik işaret ve işaretçilerini tanımada eksikliği olduğu, yollarda hasbelkader bulunabilecek herhangi bir çöp veya taş gibi engelleri algılamakta sıkıntı olduğu belirtiliyor.
Diyeceğim, öyle veya böyle, yakın gelecekte artık hayatımızda bu araçlar olacak. Elin oğlu, elektrikle çalışan, dünyanın her yöresindeki insan ve araçlarla meşveret edip onların davranışlarından bir şeyler öğrenerek, adeta total aklın sürdüğü araçlar geliştirmeye çalışırken, bizler, “gaz”la hareket ettirmeye çalıştığımız bir aracın elektronik ve mekanik bütün kontrollerini kuvvetler ayrılığı prensibini hiçe sayarak, tek bir kişinin eline vermeye çalışıyoruz. Almamız gereken çok yol var gibi görünüyor.