"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sayısal İslâm

Adnan NACİR
15 Ağustos 2016, Pazartesi
Belli zamanlarda bazı şeyler moda olur ve bakarsınız ki herkes o şeylerden bahseder ve yine herkes hemen o konunun uzmanı oluverir.

Öyle ki, bazen çok yeni bir mefhum da gündeme düşüp popüler hale gelebiliyor, “Hayır, konu zaten yeni, uzmanları nerede ve ne zaman yetişti?” diye sormadan edemiyor insan. Sosyal medya kavramı ilk duyulduğu anda, “bismillah” deyip konuya eğilemeden, sosyal medya uzmanlarının ortalıkta cirit attığını öğrendik meselâ. 

Seminerler, paneller, forumlar ve daha bir çok faaliyetler düzenlenir “uzmanlar” tarafından... Akıllıları da hemen konunun danışmanlık ve eğitim hizmetini vermeye başlar. 

Özellikle iki konu vardır ki, ülkemizde pek çok dinî cemaat ve grupta çok rağbet gördü: 

1. Toplam Kalite Yönetimi

2. Kişisel Gelişim

Kâr amaçlı kurulan ve tamamen dünyevî hedefleri olan şirketlerde başarı seviyesini yükselttiklerine inanılan bu iki mefhum, pekâlâ dinî cemaatlerimizi kurumsallaştırmaya yardımcı olabilirdi. Din hizmetleri bu sayede daha profesyonel yönetilebilirdi. “Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun?” diyerek terakki etmek istemiş olabilirler. Yani niyet halistir muhakkak. 

Kalite yönetimi yapabilmek için ölçme yapmak şarttır. Üretim yapan bir firma için, üretilecek ürüne olan talep, firmanın o ürünün pazarı içerisindeki payı, üretimin hatasız gerçekleşmesi, ürün ve hizmetlerin zamanında ilgili yere eksiksiz ulaşması ve müşteri memnuniyeti gibi konular için durmadan ölçümler yapılır, hedefler tanımlanarak belli metriklere bağlanır, raporlar üretilir, karşılaştırmalar yapılır, sonuçlar notlandırılır ve olgunluk seviyeleri belirlenir. Kısaca her süreçte bir ölçüm ve “sayısallama” vardır. Sayısallama yapmanın mümkün olmadığı zamanlar, bir sayı sallamakla problem halledilir. Sallanan sayı ne kadar küsuratlı ise inandırıcılığı o nispette artar. 

Dinî hizmetlerin iki türlü sonucu vardır: Ahirete müteallik sevapları ve Allah’ın rızası. Amellerin, niyetlere göre değerlendirildiğini biliyoruz. Aynı eylemi yaptığını gördüğümüz iki ayrı kişiden biri Cenneti kazandıracak sevap alırken diğeri Cehennemdeki yerini perçinlemiş olabilir, bu tamamen o kişilerin niyetlerine ve ihlâslarına bağlıdır. 

Bu şuna benzer: Kanser hastası bir insanın, bir hükümet bakanından yardım isterken bakanın o hastayı hiç dinlemeden cebine 200 TL sıkıştırıp göndermesi hakaret sayılırken, o hastaya elindeki bütün malvarlığının yarısı olan 20 TL’yi veren yoksul çocuk, kalbinin büyüklüğünü göstermiş olur. 

Peki, dinî hizmet süreçlerini profesyonel ve dünyevî kalite anlayışıyla yönetmek için nasıl hedefler konuluyor ve bu hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığı nasıl ölçülüyor? Hizmete kazandırılan insan sayısı, açılan dersane ve yurt sayısı, “o gün Allah için kaç gazete abonesi bulunduğu”, kaç dergi ve kitap satıldığı gibi ölçüler, ulaşılan Allah rızası seviyesinin göstergesi olabilir mi? İçtimaî hayatın özel ve kamusal her alanında kendi müntesiplerinin sayıca fazla olmasına çalışmak, başlıbaşına kötü bir şey olmayabilir. Sayıca çoğalmak bir sonuçtur ve kesinlikle dinî hizmetin makbuliyetinin işareti veya rıza-yı İlâhinin mutlak bir göstergesi değildir. O şekilde kabul etmek, bu sonuçlara ulaşmak için meşrû olmayan yöntem ve usûllere tevessül etmeyi makul ve mübah görmeye sebep olabilir.

Aylık periyotlarla basılan “Genç Yorum” dergisinin Mart 2016 sayısında “Sayısallaştırmak Siyasallaştırmaktır” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. Bu yazıda soyut ve özellikle ahirete müteallik hizmetlerde, hizmet sonuçlarını metriklere bağlama ve sayılarla ifade etme, yani kısaca sayısallaştırmanın, o hizmeti siyasallaştıracağı düşüncesi üzerinde durmuştum. Her dinî cemaat veya grup, meşrû olmak kaydıyla, kendi meşrebince irşad ve tebliğ vazifesini yapıp sonucu Allah’a havale etmelidir. “Her işimizi doğru yaptığımız ve çok çalıştığımız halde neden sayıca çok azız? Yoksa biz yanılıyor muyuz?” veya “Gazetemizin okur sayısı neden düşük?” şeklinde sorular sormak, ilâhî vazifeye karışmaktır. Bize düşen sadece çalışmaktır. Sonuçları veren Allah’tır. Nice peygamber gelmiştir ki kendilerine inanan insan sayısı çok az olmuştur. Dünya’da, sadece bir baharda yaratılan sineklerin sayısı, Hz. Adem’den (as) bugüne kadar yaratılan insan sayısından fazla diye, dünya yönetimine ilişkin işlerde karar mekanizmasını sineklere bırakma düşüncemiz yoksa, sayısal üstünlüğün çok da önemli bir şey olmadığını söyleyebiliriz. 

Eskinin nefsini ve enesini sıfıra yakın addederek “enel Hakk” diyenlerine mukabil, verdiği gazlarla “ene”leri şişiren ve “enelpi” diyen şahsî gelişim hikâyelerinin ne kadar İslâmî karşılığı olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. 

Kısaca “Sayısal İslâm” ile “Siyasal İslâm” ikiz kardeşlerdir. Neredeyse aynı harflerden oluşuyor olmaları da ayrı bir ironiktir...

Okunma Sayısı: 4402
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Adnan Nacir

    16.8.2016 00:09:13

    Sayısal İslam, tek bir cemaate mahsus değildir. Her cemaat içerisinde az veya çok "sayısalcı" anlayışta insan bulunabilir.

  • ızzet

    15.8.2016 22:05:08

    Sayısal islamın temsilcisi hangi cemaat.yazssanız da bilsek

  • vefa umurca

    15.8.2016 17:36:32

    ikibinli yıllarda yeni asyaya bunu yutturmaya çalışanlar, şimdiortalıkta dolaşan yalancı ve iftiracılar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı