Önümüzdeki yıllarda geçmişe bakıp “nerede o eski Ramazanlar!” diyerek iç geçirilince bunu duyup eski Ramazanları merak edecek o zamanın genç nesli kayıtlara baktığında bir şeyler bulabilsin diye 2016 Ramazan’ı hakkında yazayım istedim.
Öncelikle 2016 yılı Ramazan’ımız, 6 Haziran’da başladı. Yıl içerisinde gündüzlerin en uzun olduğu dönemi kapsayan bir Ramazan yani... Ülkemiz için oruçlu geçirilen sürenin 17 saati aştığı, sıcak ve fiziken zor şartlar altında geçen bir süreç ancak, zorluğu nispetinde mü’minlerin kazancının da ziyadesiyle katlandığı bir fırsat aynı zamanda. Allah hakkıyla istifade etmemizi sağlasın.
Ramazan Takvim Birliği: Neredeyse bütün İslâm dünyasında Ramazan 2016 aynı zamanda başladı. Umman Sultanlığı hilâlin görünmediğini söyleyerek Ramazan’ı Salı günü başlattı. Hilâl tesbiti konusunda yöntem birliği sağlanmadıkça her sene aynı tartışma devam eder.
Teravih Namazı: Geçmiş yıllarda, iftar-sahur arasının darlığı, Müslümanları yıldırım hızıyla teravih kıldıracak jet imam arayışlarına sevk etmişti. Bu sene jet imamlardan pek bahseden yok. Camilerde gördüğüm kadarıyla teravih ikişer rekât halinde kıldırılıyor. Bu konuda Diyanet’ten camilere talimat gitmiş. Yerinde ve güzel bir talimat, hızlı kıldırıyor diye dayak yiyen imam haberleri vardı geçen senelerde.
Davulcu: İstanbul için teravihten çıkma asgarî saati 23.30 civarlarına gelmiş, eve ulaşma-yatma hazırlıkları derken vakit gece yarısını geçiyor. Daha iki saat uyumadan “güm güm de güm güm” gibi uzaktan –belki- estetik, ama estetikten uzak davul sesleriyle ayağa sıçrıyoruz. Sesi hoş gelmediğine göre çok yakın bir yerde çalınıyor olmalı. Hava sıcak, pencere açık yatıyoruz mecburen. İftar geç bir saatte yapılınca acıkmıyor da insan, öyle tekellüflü bir sahur da gerekli olmuyor haliyle. O zaman çok erken kalkmak da icap etmiyor sahur için. Bizim davulcularınsa bu durumdan maalesef haberi yok! Davulcu kardeşler şöyle gece yarısından sonra uyuyup davul çalma görevi için uyanacak olsa eminim beni daha iyi anlayacaktır. Davulcu geçtikten neredeyse bir saat sonra kalkınca da rahat rahat sahur yapılabiliyor. Sabah namazı sonrası uykuya dalabilinceye kadar saat 04:00 oluyor. İki saat sonra da işe gitmek için kalkmak icap ediyorsa 3 parçaya bölünmüş ve eksik bir uykuyla bütün gün bir “Fight Club” modunda geçiyor; akşama kadar gözlerin kıpkırmızı ancak açık olduğu ve belli aralıklarla bilincin gidip geldiği bir zombi şeklinde!
Davulcuları denetleyen bir kurum var mıdır? Seslerinin hoş gelebileceği en makbul uzaklığı kim belirliyor meselâ? Saatleri ayarlayan bir enstitüleri var mıdır? Topladıkları bahşişin rayiç bedeli nasıl belirlenmektedir? Kaç kere bahşiş toplayabilirler? Her evde telefon bilgisayar ve çalar saat gibi istenen zamanda istenen şekilde bir uyarıyı verebilecek alet mevcutken, davul çalmaya gerek olmadığını düşünüyorum. En azından yaz Ramazanları için terk edilse ve bu vesileyle teknolojiye yenik düşmüş bir geleneğimiz diye tarihe karışsa iyi olur.
İmsak Saati Tartışmaları: Her sene olduğu gibi, yine imsak saati tartışması devam ediyor. Geçen yıllarda Diyanet’in belirttiği imsak saatine tepki olsun diye Aziz Bayındır, o saatlerde canlı yayında su içmişti. Bu sene imsak ölçümü yapılan bir noktaya gidip yerinde ölçüm yaptılar, ama pek gündeme gelmedi. Milletin aklını karıştırmaktan ne zaman vazgeçecekler acaba?
Pide kuyruğu: İş çıkış saatleri iftardan epey önce olduğundan bu sene pek yok gibi. O kuyrukta bekleme işi o anda sıkıntılı gelse de sonradan tatlı bir enstantane olarak hatırlanıyor. Taze pide kokusu bambaşka bir şey...
İftar Topu: Hoparlörlerin minarelerde kullanılmadığı zamanlardan kalma bir adet. Anadolu’nun pek çok yerinde hâlâ devam ediyor. Canlı bombaların patladığı ve terör olaylarının sık yaşandığı bir ortamda, ruh sağlığı açısından sanki terk edilse daha iyi olacak gibi geliyor bana...
Kurumların İftar Organizasyonları: Belediyeler başta olmak üzere pek çok kurum iftar organizasyonu düzenliyor. Allah gösterişten ve şovdan uzak, ikramları hakikî ihtiyaç sahiplerine onları rencide etmeden ulaştıracak organizasyonlar nasip etsin, maalesef gün geçtikçe bu manadan uzaklaşan organizasyonlar görmekteyiz; Ramazanın ilk günlerinde Beyoğlu Belediyesi’nin açık havada 2000 kişiye verdiği iftarda Suriyeli çocuklar alandan uzaklaştırıldı. Bingöl Belediyesi bir “tık” ileri davrandı, başkanın şoförü ve zabıta sıraya giren mülteci çocukları dayakla uzaklaştırdılar.
Ramazan TV programları: Bu konuyu inşallah ayrı bir yazı olarak ele alacağız.
Velhasıl 2016 Ramazanı da her Ramazan gibi güzel ve özeldir. Rahmet ve mağfiret kapıları yine açılmış, şeytanlar yine prangaya vurulmuştur. “Nerede” diye hayıflanarak aradığımız bizim eski benliğimiz ve saflığımızdır çoğu zaman. İçimizdeki şeytana bir pranga da biz vuralım bu Ramazan...
Bu Ramazan ve her zaman...