Hükümetimiz ve onun tabîleri olan basın organlarına göre âleme nizam verme seviyesine yükselmiş olan ülkemiz Dünya’nın sayılı ekonomilerinden birine sahip iken, bizi kıskanan devletlerin hasetliklerine, bize düşman olanların fesatlıklarına ve dostumuzmuş gibi görünen düşmanlarımızın diğer devletleri bize karşı fişteklemelerine maruz kaldı.
Bu topyekûn saldırıların sonucunda 16 yıldır fevkalâdenin fevkınde seyreden ekonomimiz bir anda yara aldı. Cekette meşine, twitter’de mention’a değer veren sarı kafalının biri, peşi peşine kafamıza tweet’ler fırlatınca, paramız değer kaybetti, döviz kurları yukarı doğru fırladı.
Bu dış güçlerin işini anlamak gerçekten zor. Sen kalk 15-16 yıl boyunca ülkemizde sermaye yatırımı yap, ülkemizin sıcak para ihtiyacını karşıla sonra birden saldır. Akıllı adam işi değil. Ne diyelim, Allah düşmanın da akıllısını versin. Hayır, düşmanlarımız biraz beceriksizdi de 16 yıldır bize dokunamadılar mı, yoksa hiç mi ellerine fırsat geçmemişti? Geçmediyse son zamanlarda neyi yanlış yaptık da buna cüret ettiler?
Enflasyonla Mücadele
Sıkıntı, daralma, saldırı, operasyon, manipülasyon ve kriz kelimesi hariç ekonomik zaafiyeti anlatacak bir ton sıfatla birlikte anılan ekonomik durumumuzun pek iç açıcı olmadığını anlayan hükümetimiz enflasyonla mücadele etme konusundaki kararlılığını göstermek için bazı tedbirlere başvurdu. Enflasyon yükselince fiyatlar artıyor ve fiyatlar yükselince de enflasyon azıyorsa fiyatların artışını durdurursak mesele çözülecekti. Topyekûn mücadele başlatıldı ve bingo! Enflasyonumuz % 20 civarlarına düştü.
Düşmesine düştü, ama Para ile İlgili Bütün İşler Bakanımız market fiyatlarında istenen seviyeye gelemediğimizden yakındı. Hemen akabinde Erdoğan marketleri hedef aldı. Düşen enflasyon ve faiz oranlarına rağmen marketlerin yüksek fiyatta devam ettiğini ve marketlere hesap sorulacağını söyledi. Hemen ardından ana akım medyada market fiyatlarındaki bir yıllık artışın % 70 civarında olduğu haberleri çıktı. “Gıda, temizlik ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatı anormal yükselmişse enflasyon nasıl düşmüştü acaba?” demeyin, arada olur öyle.
Marketö mü Geliyor?
“Seçim bir siyasî faaliyet değildir” diyen Binali Yıldırım gibi marketler de “zam ticarî bir faaliyet değildir” deyip işin içinden çıkabilirler. Bu marketlerin ne yapmak, nereye varmak istediklerinin sorgusu da hükümetimizin kılı kırk yarmasıyla bilinen koalisyon ortağına kalır muhtemelen. Enflasyonla topyekûn mücadeleye marketlerle birlikte başlamışlardı halbuki, aynı menzile farklı yollardan ulaşmaya çalışıyor gibiydiler. Ata Demirer’in geyik avlamaya çalışan aslanlar hikâyesindeki gibi “Emin abi, çevirsene oradan. Sen çevireceksin, ben basacağım” tarzında bir iş bölümü ile “Sen fiyatları düşür ben enflasyonu hallederim” diyorlardı adeta. Kim ne istedi de verilmedi bilmiyoruz, ama yakında “MarkeTÖ” isimli bir terör örgütü duyarsak hiç şaşırmayacağız. Bu örgütün fiyat kalkışması üzerine halk da pazarlarda toplanmak üzere çağrılır her halde.
Marketlere sorsak; geçtiğimiz yaz, bir ay içerisinde üç defa fiyatları zamlanan elektrik, doğalgaz ve su, dünyada fiyatları düşmesine rağmen bizde yükselen petrol, yıllarca sürecek sözleşmesi boyunca geçiş garantileri verilen köprü ve otoyolların döviz fiyatlarına endeksli ve otomatik olarak yükselen fiyatları, hammadde ithaline bağımlı sanayi üretimi gibi maliyetleri yükselten faktörlerin sorumlusu olmadıklarını söyleyip, değer kaybederek alım gücü düşen paranın yükünü neden sadece kendilerinin üstlenmesi gerektiğini de sorabilirler.
Marketçi - hükümet kavgasında kim kazanır bilmiyorum, ama bu meselede olan vatandaşa oluyor, işin ceremesini o çekiyor. Yani, mağdur olan taraf o... O halde vatandaşa seslenelim “Mağduro! Kardeşim dik dur, eğilme! Bundan sonraki seçimlerini daha dikkatli yap!”