Benzin ve mazot fiyatlarında son yapılan zamlardan sonra konuşan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “Benzin ve mazotla ilgili otomatik olarak kurulmuş olan bir sistem var, buna ne bakanlıklar karar veriyor, ne hükümet karar veriyor, ne de Enerji Bakanlığı karar veriyor. Gerek kur gerekse dünyadaki enerji fiyatlarıyla ilgili artış ne ise o doğrudan oraya yansıtılıyor. Otomatik olarak çalışan bir mekanizma var” dedi.
Bugünlerde her işi yapay zekâya yaptırmak da yeni moda oldu. Bakanlıkların ve hükümetin karışamadığı, otomatik olarak çalışan, belli parametrelere göre karar verebilen bir çeşit yapay zekâ olabilir bakanın bahsettiği bu mekanizma. Asgarî ücretin, işçi ve memur maaşlarının bu mekanizmaya dahil edilmemiş olması, kur ve enerji birim fiyatlarındaki düşüşleri aynen yansıtmaması sebebiyle iktidar lehine “zekice” çalıştığı söylenebilir ve eminim ki bu haliyle Almanya’nın kıskançlık damarını tahrik etmiştir. Araba yapımında ne kadar usta da olsalar, benzin fiyatlarını otomatik olarak sürekli arttırmak ve benzinden alınan ücretin % 67’sini vergi olarak almak bizimkilerin uzmanlık alanı.
Her ne kadar her ilimizde en az bir üniversite bulunsa ve üniversite öğrencilerimizin sayısı geçen sene itibarıyla 7 milyonu aşmış olsa da bahsedilen otomatik mekanizmanın yapay zekâ destekli değil, mekanik çalışma mantığında kurgulandığını zannediyorum. Yanlış anlaşılmasın, yapamayacağımızdan değil de, mekanik ve istendiğinde manuel müdahalelere açık bir sistemin iktidarın işine daha çok geleceğini sandığımdan böyle düşünüyorum. Yapay zekâya bir kural tanıtırsınız, kuralı anladı mı herkese ve her yerde aynı seviyede uygular. Bizde ise nerdeyse her bir kural kişiye, yere ve şartlara göre değişen şekillerde uygulanır. O kadar istisna çıkar ki yapay zekâ kafayı yer, sonunda işletmekten vazgeçer.
Mekanik sistemler metal aksamı bol olan makinelerden ve hareketi iletmeye yarayan dişli çarklar gibi parçalardan oluşur. Fizikî güce dayanır. Her bir parça kendisine gelen hareketi bir sonrakine sorgusuz sualsiz aktarmalıdır. Aktarımda sıkıntı yaşandığında ilgili parça değiştirilir. Eskiden tamir etmek de mümkündü, ama günümüzde tamir için çalışmak hem daha maliyetli olabiliyor, hem de tamir sonrası parçalar eskisi kadar verimli çalışmayabiliyor.
Siyaset cenahında en meşhur sözlerimizden biri “emir demiri keser”dir. Silikon Vadimiz yoktur, kurtlar vadimiz vardır. Dijital yapılardan çok “dişliler” ve “çarklar” bizde muteberdir. İşlerini aksatan memurları tarif için “metal yorgunluğu” ifadesini kullanırız. Kısaca, pek çok işimiz mekanik sistemle işler.
İş makinelerini nefes almamacasına seyretmeyi seven bir ümmet olarak, hareketinin başlangıç ve bitiş noktası belli olmasına rağmen büyük bir heyecanla çarkları takip ediyoruz. Çarkların yarı çapı büyüdükçe, açısal hızlarını korumak için çizgisel hızları da büyür. Yani en büyük çarkları izleyen ümmetin başı dönüyor, kimi bu dönüşlere yetişemiyor bile. Bir de, bazı çarklar dönerken (Çarkıfelek yarışmasında olduğu gibi) bir bakıyorsunuz “PAS” geliyor. Pas ise metal aksamın en büyük düşmanıdır. Metal aksama zarar verir, inceltir, kolayca yorulabilir hale getirir. Ondan sonra, al sana metal yorgunluğu!
20. Yüzyılın en büyük icatlarından biri olarak kabul edilen transistörlerin kullanılmaya başlanmasıyla elektronikte çağ atlandı. Hesap makineleri, bilgisayarlar, uzay araçları ve cep telefonları gibi nice gelişmiş cihaz, lambalar yerine yarı iletkenlerden yapılmış transistörlerin kullanılmasıyla geliştirilebildi. Ne dersiniz, siyaset alanında da çabuk kırılabilen, pahalıya mal olan, ısınması için belirli bir sürenin geçmesi gereken ve ayrıca bir hayli de elektrik sarfiyatı olan lambaların değişme zamanı gelmedi mi? “Yeter, söz milletindir” diyen dirensistörler bir an önce piyasaya çıkmalıdır ki, yapay zekâlara geçebilelim...