Son yıllarda üst üste yapılan seçimlerin de yabana atılamaz etkisiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla dokuz güne çıkarılmayan bayram tatili neredeyse olmadı.
Tabiî ki bu uzatılmış bayram süresi kamu çalışanları ve öğrenciler için geçerli, o da okul dönemine rastlıyorsa. Resmî tatil ilân edilse bütün ücretli çalışanları kapsayacak, ama kamu çalışanları idarî izinli sayılacak şekilde karar alındığı için, özel sektör çalışanları sadece Arefe günleri yarım gün ve Bayram günleri kadar resmî tatil yapabiliyorlar. Önümüzdeki sene Ramazan Bayramı Haziran sonu, Kurban Bayramı da Eylül başına denk gelecek, bu da öğrenci kardeşlerimizin okulu ve eğitimi aksatmayacakları için sevinecekleri (!) bir şey olacak zannedersem.
Ülkemiz nüfusunun beşte biri İstanbul’da ikamet ediyor, İç Anadolu şehirleri büyük oranda Ankara’ya göçmüş olunca, bayramlar dolayısıyla dokuz günlere varan tatil dönemlerini değerlendiren vatandaşlar bu süre zarfında memleketlerine gidiyor. Duble yollarla ana yurdu dört baştan ören hükümetimiz sayesinde bu gidişler ve dönüşleri daha rahat olur, ölümlü kazalar azalır zannetmiştik. Tabiî bir afet olan deprem kadar tabiî olmasa da, afet olan trafik kazalarını azaltmak için deprem vergileri ve bir rivayete göre çalışanlardan her ay kesilen işsizlik ödeneğinin oluşturduğu fondan yararlanılarak duble yol ihaleleri yapılmıştı.
Alınan her türlü güvenlik tedbiri, yeni çıkan arabaların hava yastığı ve ona benzer diğer güvenlik tertibatları gibi faktörler tabiî ki bir nebze ölüm oranını azaltsa da, maalesef bayram trafiği zamanlarında aşırı hız, dikkatsizlik ve uykusuzluk gibi sebeplerden dolayı kaza sayısında istenen düşüş yakalanmış değil. İzmit Körfez Osmangazi Köprüsü açılışında dünya motor sporu şampiyonluğu olan bir sporcumuza hız rekoru denemesi yaptırmak bu anlamda ne kadar doğru bir örnek olmuştur acaba? Ayrıca, bu köprünün bir parçası olacağı otoban projesinin İstanbul İzmir karayolu mesafesini üç buçuk saate indireceğini siyasetçilerimiz her fırsatta söylüyor. Bu, ancak bir aracın ortalama hızını 120 km/saat değerinin altına düşürmeden başarabileceği bir şey. Bunun tüneli var, virajı var, trafiği var... Vatandaşa böyle hedefler vererek cesaretlendirmek ne kadar uygun ki?
Kocaeli Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü tarafından bayram öncesi yayınlanan ve daha sonra “sehven” olduğu belirtilerek yürürlükten kaldırıldığı söylenen bir bildiride şu ifadeler geçmişti: “Emniyet Genel Müdürlüğümüzden alınan emir doğrultusunda Kurban Bayramı tatilini kapsayan 10-18 Eylül tarihleri arasında vatandaşlarımıza denetim amaçlı EDS, TEDES, Mobese, radar ve benzeri şekilde herhangi bir ceza yazılmayacak, kural ihlâli tesbit edilen yol kullanıcılarına ihlâl ettiği kural ve cezası hatırlatıldıktan sonra ‘Siz bu cezayı 15 Temmuz gecesi ödediniz. Hayırlı yolculuklar’ denilecektir.”
Yazılı olarak bildirilen bir emirde “sehiv” nasıl olur, insan hayret etmiyor değil. Sosyal medya gündemine düşen, insanların hayatını tehlikeye atma riski taşımasına rağmen aşırı hız yapmayı teşvik ettiği belli olan, konunun 15 Temmuz ile ilgisi üzerine polemikler yapılan bu emrin sehven verildiğini ve kaldırıldığını acaba kaç kişi öğrenebilmiştir? Bayram tatilinin ilk 7 günlük kaza bilânçosuna göz attığımızda; 103 trafik kazasında toplam 60 kişi vefat etti ve 371 kişi de yaralandı.
Bu seneki Kurban Bayramı’nın ilk gününün 12 Eylül olması, 12 Eylül 1980 ihtilâli sonrası her yerde ve her kurumda başlayan Kemalist yağcılık örneklerini hatırlattı. İtfaiye duvarına “Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur” pankartının asılması gibi. Bu sözün gerçekten söylenip söylenmediği, söylendiyse bile hangi bağlamda ve anlamda söylendiği araştırılmadan ihtilâl komitesine şirin görünmek ve vaziyeti kurtarmak adına asıldığı bellidir. Hız sınırlarını aşanlara “15 Temmuz gecesi ödediniz. Hayırlı yolculuklar” demek, itfaiye örneğindeki muktedirlere yaranma çabası ile aynı yapıda ve daha mantıksız bir uygulamadır. Bu 12 Eylül’lerde ne varsa, hep aynı etkiyi yapıyor demek ki...