Üstadın Eskişehir müdafaasında dikkat çeken insan hakları ilkelerine göz atmaya devam ediyoruz. İlkelerden biri de, savunma hakkıdır.
Savunma hakkı
Savunma hakkı kişinin yargı organları karşısında suçsuzluğunu ispata çalışırken kısıtlanmamasını, kendini özgürce savunabilmesinin gerekliliğini ifade eder. Adaletin tecellisi için en önemli insan hakları ilkelerinden bir tanesidir. Bu haktan İHEB madde 11’de: “Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.” denilerek kişinin savunma yaparken ona gerekli tüm tertibatın sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekilmek sureti ile söz edilmiştir.
Aynı hakka AİHS madde altıda daha kapsamlı şekilde değinilmiş, kişinin kendini savunurken sahip olduğu imkanlar detaylıca açıklanmış, müdafii hakkına da yer verilmiştir. Üstad bu haktan Eskişehir müdafaasında;
“Ben mahkemenin hürriyet-i tammesine istinaden hürriyetle hukuk-u hürriyetimi bu suretle müdafaa etmeye hakkım vardır.” Ve “Benim hüsn-ü hattım yok. Çok rica ettim ki, bu hayat memat meselesidir, bir yazıcı bana veriniz; ta hakkımı müdafaa için bir istida yazdırayım. Vermediler. Onun için, gayet noksan ve müşevveş yazımla intizamlı yazamadım” demek sureti ile bahsetmiştir.
Hakimin bağımsızlık ve tarafsızlığı
Hakimin bağımsızlık ve tarafsızlığı ilkesi adaletin tecellisi için oldukça önem arzetmektedir. Öyle ki bağımsız ve tarafsız olamayan bir hakimin kararları da, tuttuğu taraf üzere olacak ve adalet sağlanamayacaktır. Bu ilke İHEB madde 10 ve AİHS madde 6 da detaylıca açıklanmaktadır. Üstad Bediüzzdaman bu ilkenin önemine:
“Evet her yerde, adliyede mal ve can meseleleri vardır. Eğer hakim şahsi hiddet edip bir katili katletse, o hakim katil olur. Demek adliye memurları hissiyattan ve tesirat-ı hariciyeden bütün bütün azade ve serbest olmazsa, sureten adalet içinde müdhiş günahlara girmek ihtimali var. Hem canilerin, kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için bitarafane bir merci isterler” demek sureti ile dikkat çekmiştir.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz
Bu ilke ceza hukukunun belki de en önemli ilkelerinden olup, insan hakları açısından da önem arz etmektedir. Keyfiliğin önüne geçmek isteyen BM ve Avrupa Konseyi suçların ve cezaların kanunlar ile düzenlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. İHEB madde 11 ve AİHS madde 7 bu hususu düzenler.
Eskişehir müdafaatında Said Nursi hazretleri: “Benim hakkımda bu kadar tahkikatla beraber daha tesbit edilmeyen ve tesbit edilse de adalet-i hakikiye noktasında suç teşkil etmeyen ve suç teşkil etse de yalnız beni mesul eden bir madde yüzünden, yirmi kadar masum ve bigünah kimseleri; çoluk çocuğundan, işinden alıkoyup hapiste perişan etmek, elbette adliyenin nazar-ı adaletine uygun gelmez. Benim ile edna bir teması bulunan çok biçare masumlar, tevkif ile mühim zararlara düçar oldular.” demek sureti ile bahsetmişlerdir. Ayrıca aynı paragrafta Said Nursi hazretleri bir diğer önemli ilke olan suçların ve cezaların şahsiliği ilkesine de parmak basmıştır.
Sonuç olarak; Üstadın insan hakları kavramının ortaya çıkışından neredeyse 20 yıl öncesinde bu kavramlara bu şekilde hakim olması, onları böylesine aktif kullanabilmesi ve yeri geldiğinde sınırlarını dahi çizebilmesi Üstadın ne denli ileri görüşlü olduğunu gösterir niteliktedir ve takdire şayandır. Bu konuda çalışacak hukukçuları beklemektedir.