İngiltere’nin BM’de ve dünya çapında öncülük etmesiyle, 15 Mayıs 1948'de Filistin toprakları üzerinde şimdiki İsrail Devleti kurulmuş oldu. Böylelikle, İsrail, cephede-sahada değil de, masa başında kurulduğu bilinen ilk ve tek devlet olma etiketini-yaftasını da hak etmiş oldu.
Buna göre denilebilir ki: Filistin topraklarında işgal ve soykırım yapmayı adeta bir millî politika haline getiren Siyonist İsrail'in en büyük günah ortağı İngiltere’dir. ABD ve diğer devletler sonra gelir.
*
Yahudi lobileri, başta Büyük Britanya olmak üzere, Rusya, Fransa, ABD, Kırım, Ukrayna, Almanya, Polonya ve diğer Avrupa ülkelerinde çok etkili bir şekilde çalışıyorlar.
Şüphesiz, Türkiye’de de son derece etkilidirler. Ne var ki, bunların çoğu Dönme ve Sabetaist olduğu için, Türkiye’deki varlıklarını ve tesir gücünü mümkün olduğunca gizli ve perde altında yürütmeyi tercih ediyorlar.
Bunlar, Müslüman-Türk perdesi altında İsrail lehindeki faaliyetlere destek verdikleri gibi, ayrıca Liones Kulüpleri, Mason Locaları gibi dernek ve teşkilatlar üzerinden de yönlendirici bir etki gücüne sahip durumdalar.
Bu hatırlatmalardan sonra, şimdi de İsrail Devletinin kuruluş serencâmına bakalım.
*
İsrail’in işgali altında olanların da dahil olduğu geniş Filistin toprakları, 1517’dan tâ 1917'ye kadar da Osmanlı Devletinin hakimiyeti altındaydı.
Birinci Dünya Savaşının en kritik günlerinde, bölgedeki Osmanlı kuvvetlerini çökertmeye çalışan İngiliz kuvvetleri, bilhassa Filistin bölgesi üzerindeki gücünü pekiştirmede önemli bir başarı sağlamış oldu.
İngiltere, Osmanlı'ya karşı kullandığı Arapları 1917’den itibaren adım adım dışlamaya ve ellerindeki mülkiyeti mümkün olduğunca Yahudilere, yahut Lübnanlı Hıristiyanlara transfer etmeye yöneldi.
Bu trasformasyona paralel olarak da, dünyanın başka merkezlerinde dağınık vaziyette yaşayan Yahudileri (“yerleşimci” adı altında) aynı topraklara çekmeye devam etti.
Nihayet, 30 yıl sonra, yani 1948 yılına gelindiğinde, bölgede Yahudilerin hem nüfusu, hem de nüfuzu önemli ölçüde bir artış göstermiş oldu. Yahudiler, bu fırsattan istifade ile Filistin toprakları üzerinde İsrail devletini kurduklarını ilân etti.
Mısır, Ürdün, Suriye, Irak, Lübnan gibi Arap ülkeleri, bu kararı kabul etmediklerini açıklayınca, bölgede çok kanlı bir "Arap–İsrail Savaşı" baş gösterdi.
*
"Arap–İsrail Savaşı", daha sonraki yıllarda da birkaç kez tekrarlandı. Ancak, savaşın her tekrarında yine İsrail Devleti güçlendi. Yani, savaşlardan hep galip çıkmayı başardı.
Şüphesiz, bunun en önemli sebebi, başta İngiltere ve ABD olmak üzere, Yahudi teşkilat ve lobilerinin güçlü olduğu ülkelerin doğrudan veya dolaylı şekilde İsrail devletine destek çıkmalarıdır.
Bir başka sebep ise, Yahudilerin, eski İsrailoğulları peygamberlerinin medfun bulundukları toprakları dinî bir itikat ve heyecan ile korumaya, sahiplenmeye çalışmalarıdır.
Bu noktayı Üstad Bediüzzaman Şualar isimli eserinde şu ifadelerle izah eder: “Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından, çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa, koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamayacaktı; çabuk meskenete girecekti.”