Akara’da düzenlenen “Toplumun Temeli Aile” konulu paneli ilk duyduğumda, içimde tarifsiz bir heyecan oluştu.
Ankara’da panel demek, bilinçaltımda farklı, ismini koyamadığım benzersiz bir duyguyu hatırlatıyor. O duyguyu eminim sizler de en derin hislerle yaşamışsınızdır. Hangi duygu mu? Eski Ankara mevlidlerinde, cemaatimizin farklı illerinden gelen abla, kardeş buluşmalarımızdaki o samimi muhabbet duygusunu, o hasret ve özlemle kucaklaşmalardaki sıcaklığı… gerçekten tarifsiz bir duygu.
Hani hatırlarsınız, otobüslerin üzerinde hangi ilden geldiğini yazan beyaz zemin üzerine kırmızı yazı ile “Yeni Asya İzmir”, “Yeni Asya Mersin”, “Yeni Asya Urfa” vb. yazardı. Otobüsler camiye en yakın yere park edilir. Cami avlusunda, güler yüzlü polis hanımların dikkatli bakışları altında, abla ve kardeşlerimizle o samimi kucaklaşmalarımız gerçekleşirdi. Ankara sabahının o içimize işleyen soğuk havasına aldırmadan, dostların muhabbetiyle, kitap standımızı ve Ankaralı ablalarımızın emek emek hazırladıkları kermes masalarını bir bir dolaşırdık. Ne güzeldi o günler değil mi?
Şahs-ı Manevi şuuru
O kadar kalabalık olurdu da hiç izdiham, ezilme vb. bir şey olmazdı. Hem neden olsundu ki? Bir izdiham olsa da haber yapsak diyenlerin elleri her seferinde boş kalır, “Burdan yine bize ekmek parası çıkmadı” diyerek, sinirlenip giderlerdi. Mevlid başladığında sessizce caminin kenar köşe bir yerini bulmaya çalışarak, tefekküri dualara dalardık. Ve inanırdık ki başta Peygamber Efendimizin ruhaniyatı olmak üzere Üstadımızın abilerin ruhaniyatları da orada bizimleydi. Şahsı Manevi’nin şuurunu bir kez daha hissedip, milyonlarca kez şükrederdik Rabb-i Rahimimize.
En son mevlid 2014’te gerçekleşmişti. Ondan sonraki tüm talepler geri çevrildi. Mevlid için 2017’de bir kez daha izin çıkmasına rağmen “Mevlid iptal edilmişti“. Neden? “Asayiş nedeni“ ile. Böyle bir cevap azıcık aklı başında olup bizleri tanıyan herkesi düşündürür. Hakiki manada hürriyetin yaşandığı, Şeriatı Garra’nın; anayasanın temeli olduğu, İslam güneşinin önünde kara bulut gibi kaplamış olan istibdadın, bir an evvel, siyah bulutlarını toplayarak hem ülkemizden hem Alem-i İslam’dan çekildiğini, Şeriata uygun meşveret sisteminin gelmesiyle, medeniyet bahçesinde güller açtığını inşallah bir an evvel görürüz. Ümirvarız elhamdülillah.
SEVİNÇLE YOLA ÇIKTIK
Sevinç ve heyecan karışımı bu duygularla yola çıkmıştık Cumartesi gece on buçukta. Antalya Serik, Isparta ve Burdur Bucak’tan, abi, abla ve genç talebe kardeşlerimizle birlikte başladığımız yolculuğumuza; namaz molaları vererek, tesbihat ders, ilahi okuyarak devam ettik. Yolculuğumuzu tamamladığımızda Ankara’da sabah olmuştu. Saat sekizdi. İlk olarak Hacı Bayram Veli Hazretlerini ziyaret edip, piknikli kahvaltımızı yaptıktan bir süre sonra panelin yapılacağı konferans salonuna ulaştık.
Salonun hemen yakınındaki camide öğle namazlarımızı eda etmek için içeri girdiğimizde hanımlara ait olan kısmın merdivenlerindeki turkuaz halı, camdaki o tatlı renk bizi bizden alıp adeta bambaşka bir aleme götürdü. İçimizi kaplayan huzur, caminin manevi havası, kulluğumuzun özü olan öğle namazındaki inkilapları onlardaki Şuunat-ı İlahiyeyi hislerimize dokundurdu. 9. Sözde geçen, gençlik kemali, yaz mevsimi ortası, insanın yaratılması gibi hakikatleri hatırlattı. Aniden başlayıp adeta bardaktan boşanırcasına devam eden yağmursa, bir şeylerin müjdecisiydi, öyle hissediyorduk. Çünkü namaz bitip salona geçeceğimiz vakit, güneş açmış, tek bir tane yağmur damlası düşmez olmuştu.
DOSTLARLA BULUŞTUK
Kapıda güler yüzlü hanım kardeşimiz bizleri buyur etmiş, içeri girdiğimizde girişte kitap standımızı ve kermes masalarını görmüştük. Yine emek, özveri, güleryüz ve samimiyet vardı. “Planlama işte tam da böyle olmalıydı. Bu bölüm sadece hanımlara ait olarak ayarlanmıştı. Programa giriş kapısı da tamamen hanımlara özeldi. Abilerimiz salonun diğer kapısından girdikleri için rahat rahat her köşe başında muhabbetle farklı yerlerden gelen dostlarımızla kucaklaştık. İçeri girdiğimizde abiler bölümüyle aramıza olması gereken boyutta paravan ile ayrılmış olduğunu gördüğümüzde bir kez daha şükrettik. Asır başkalaşsa da sünneti seniyyeye uymaya gayret gösteren abilerimiz ablalarımız vardı. Program öğleden sonra başlamış saat 17.00’ye kadar aralıksız devam etmişti. Aslında iki bölüm olarak ayarlanıp sabah 11.00’de başlasa, öğle namazından sonra devam etseydi daha verimli olabilirdi. Bir de programda 13-17 yaş arası gençlerimiz vazife alarak programa dahil edilselerdi, tadına doyum olmazdı.
Aile konulu panelde konuşmacıların herbiri önemli noktalara değindi. Benim en çok ilgimi çekenler şunlar oldu: İstişareden en çok bahseden bir cemaat olmamıza rağmen günlük yaşayışta aile içi iletişimin temeli olan istişareyi yapmadığımızdan, dindar aileler olmamıza rağmen aile huzur ve mutluluğunu tam yaşayamıyoruz. Üstadımızın ‘İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden kalbine mukabil bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını ve şevklerini mübadele etsinler ve lezâizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar…’ buyuruyor. (İşaratü’l-İ’câz, syf. 264. ) Ve yine ‘Benimle görüşen ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” (Lem’alar, s. 261) dediği Lemalar adlı eserinde ailenin bir nevi cennet gibi olması gerekirken, iletişimdeki eksiklik böyle güzel neticelerden mahrum bırakıyor.
Bize düşen ne? Hemen ilk fırsatta aile bireylerinin katılabileceği uygun vakitte bir istişare saati ayarlıyarak işe başlıyabiliriz. Yani bir istişare rutinimiz olsa, istibdat o aileden fersah fersah uzaklaşmaz mı? Yapılan bilimsel çalışmalar bize gösteriyor ki, ailede hür bir şekilde, duygu ve düşüncelerini ifade edebilen, iş bölümüyle aile içi vazifelerde sorumluluk alan bireyler toplum içinde de fikir beyan eden, şahsi teşebbüsü kuvvetli ve gayretli bireyler oluyor. Aile düzelince cemaat düzelir. Yeni Asya camiamıza bakalım, gerçek manada istişare hayatımıza hayat olsa, toplumun bir çekirdeği olarak muhabbet, uhuvvet, adalet ve hürriyet meyveleri veren sapasağlam bir ağaca dönüşebiliriz. Ve bu meyveler tüm alemi İslam’a yeter. Yeter ki neme lazımcılığı bırakalım. Ne lazımsa yapalım gayreti içinde olalım.
AİLE İÇİNDE DE HÜRRİYET
Programda ‘İğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batıralım. Yani, istişarenin ehemmiyetini bu kadar bilipte uygulaması noktasında bu kadar umursamazlığımızı masaya yatırıp, bildiğimiz doğruları ihlas ile hayatımıza geçirelim’ mesajı vurgulandı. Yine programda ‘Ailenin sağlam temeller üzerinde inşasının şartlarından birini de hanımların tesettüre riayet etmeleri, erkeklerin de aile içi tahakkümü bırakarak, hanımlarına helal daire içinde tam bir hürriyet vermeleri gerektiği’ vurgusu hakikaten çok değerli bir farkındalık. Yine aileye yönelik birçok konuda farkındalık geliştiren panelin genelinde akıcı bir üslup vardı. Bazı konuşmacıların sürelerinin daha uzun olmasını arzu ettik. Sinevizyon gösterisini hanımlar olarak birçoğumuz sadece dinleyebildik. Hanımlar bölümüne ekran yansıtıcı olsa daha iyi olabilirmiş. Sonraki programlar için fikir olabilir. Son olarak programda ara ara dinlediğimiz ilahiler de kulağımızda hoş bir seda olarak kaldı.
Hoş hatıralar biriktirdik
Vakit ikindi olup dönüş vakti geldiğinde, gün ihtiyarlamış, güneş son vazifelerini yapıp gitmeye hazırlanırken bizler de Antalya-Ankara yolculuğu için tuttuğumuz arabamızdaki yerimizi almıştık. Yıllardır görmediğimiz dostlarımızı görmüş, ya da ‘corona’nın nimeti zoom derslerinden tanıştığımız abla ve kardeşlerimizle samimane kucaklaşmıştık. Artık veda zamanıydı, içimizi tatlı bir hüzün kaplamıştı. Programa uşalımda emeği geçen tüm abi ve ablalarımızdan da Allah razı olsun, hoş hatıralar biriktirdiğimiz güzel bir yolculuk olmuştu. Yolculuğumuz bitip gece yarısında evlerimize döndüğümüzde artık, her şey daha farklılaşmış, önümüze yeni bir ufuk açılmıştı.
Nur kahramanı Zübeyir abimiz, yanında bulunan nur talebelerine hissiyatlarından umumu haberdar etmek ve şevke medar olması için gazetede yazı yazmalarını teşvik ettiğini bilmekteyiz. Biz de bu düşünceyle, beraber yolculuk yaptığımız kıymetli nur talebesi ablalarımıza hissiyatlarını sorduk.
Meryem Bulut
Ankara’da düzenlenen aile konulu programa katılmaya nasıl karar verdiniz?
Bir anda oldu, başka bir planım vardı ama Rabbim öyle uygun gördü diyelim.
Ankara’ya ulaşana kadar yolculuğunuz nasıl geçti?
Gayet güzel ve keyifliydi.
Program hakkında ne düşünüyorsunuz?
Uzun süredir böylesi dolu dolu bir program olmamıştı. Devamı gelir inşallah.
Programın artı ve eksileri nelerdi size göre?
Artıları oldukça çok fazlaydı.
Bu programın en çok hoşunuza giden yönü ne oldu?
Masa çalışmaları aktarımı.
Bu programdaki konuşmacıların anlattıklarından, ilginizi çeken, bunu ilk defa fark ettim dediğiniz bir şey oldu mu?
Muhabbetin olmadığı yerde demokrasiden söz edilemez. Erkeklerin dış dünyada demokratik ama evlerinde demokrat olmadığı noktasında öz eleştiri yapmaları.
Bu programın tamamını göz önünde bulundurduğumuzda, evinize ulaştığınızda sizde bıraktığı duygu neydi?
Huzur ve mutluluğun ana kaynağının aile saadetinden geçtiği vb.
Emine Civitci
“Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen kardeşlerimle aynı çatı altında bulunmak çok güzeldi. Teşbihte hata olmasın, Hac’da tüm Müslümanların bir arada olması gibi. Çalışma masalarında görev yapan kardeşlerimi tebrik ediyorum. Sunumlar çok güzeldi, tekrarlarını bekliyorum inşallah.”
Suzan Şahin
“Bu programa emeği geçen ve ince ayrıntılara kadar çalışılmış olan konulara yardımcı olanlardan Allah razı olsun. Tabii ki böyle önemli bir paneli kaçırmak istemedik, çok şükür Allah da nasip etti. Çok güzel geçti çünkü hepimizin amacı bir hedefi, bir Allah’ın rızasını kazanmak. Programı çok beğendim, bu programların sık sık yapılmasını talep ediyorum. Artıları o kadar fazlaydı ki eksiklerini göremedim, Allah razı olsun herkesten.
Masa çalışmaları da çok etkiledi, panelde çok faydalı oldu, ben etkilendim. İstanbul Sözleşmesi ve kadınların yuvalarından çıktı, beşeri baştan çıkardı ve çocukların 25 yaşına kadar eleştirilmemeli konuları dikkatimi çekti. Biz Risale-i Nur okuduğumuz için biliyorduk ama farklı ağızlardan dinleyince iyice pekişti, Allah razı olsun. Evimize gelince bir öz eleştiri yaptım kendimle, ailemize doğru bilip doğru uyguladıklarımız yanlışı doğru diye uyguladığımız bilmeden ama Allah’a şükürler olsun çocuklarımız Risale-i Nur çatısı altında büyüdükleri için istikametki yolu buldular, hayatın hiç bir safasında şeytana uydurmasın bizleri, şahsı manevide daim etsin inşallah.”
Gül Keziban Yıldız
“Toplum olarak en çok yara aldığımız konulardan biri olan Aile ile ilgili masa çalışmalarına emek veren herkese teşekkür ediyorum, Allah razı olsun. Demokrasinin ailede yerleşmesi gerektiği, çocukları eleştirme konusunda daha dikkatli olunması gibi konularda bir hatırlatma oldu.
Risale-i Nur çatısı altında çeşitli illerden gelen kardeşlerimizle görüşmek, tanışmak çok güzeldi. Üç saat süreceğini okuyunca zorlanılır, zihin dağınıklığı olur diye düşünmüştüm ama konuşmacılar işinin ehli olunca harikaydı, dinlemekten keyif aldım, gördüğüm kadarıyla herkes keyifle sıkılmadan dinledi.
Organizasyon güzeldi, sanırım yağmurdan dolayı standların, kermes masalarının aynı yerde olması sıkışıklığa neden olsa da iyi düşünülmüş, iyi hazırlanılmış, gelecek yıllarda eminim daha büyük salonlarda daha büyük kalabalıklarla daha coşkulu olacaktır. Yolcululuğumuz için emeği geçenlere de teşekkür ediyorum. Bu dairede olduğum ve Rabbim nasip ettiği için hamdolsun. Selam ve dua ile.”