Ali Serdar Beykoz
[email protected]
Şerafettin’in evine gittim, günlerden cumartesi veya pazardı... Bahçeli bir evin kiraya verilmiş odasında yaşıyordu. Öğrenciler için kalacak yer problemi vardı. Ve kim nerede, nasıl olduğuna bakmadan başını sokacak bir yer bulunca kiralıyordu. Şerafettin’in de ev sahibi aile üç beş kuruş gelir olsun diye bahçenin bir köşesin de duran büyük ihtimalle önceleri ahır olarak kullanılan bir yeri oda haline getirip kiralamıştı.
Şerafettin bahçede çamaşır yıkıyordu. Veya ben öyle zannettim!..
Bahçede bir leğen leğende gömlek yıkıyor. Görülen bu idi. Sandalye çektim konuşuyoruz. Bir şey dikkatimi çekti. Gömlek yıkanmış ve asılmış. Fakat gömlek aslında kuru.
-Sen ne yapıyon? diye sordum..
-Görmüyor musun gömlek yıkıyorum…
-Görüyorum da... Buraya astığın gömlek kuru. Bu nasıl yıkama yanlışlıkla mı astın onu anlamadım…
- Haaa. Onu diyorsun sen... Gömleğin ben her tarafını yıkamam ki sadece kirlenen yerlerini yıkıyorum…
-Nasıl yani…
-Gömleğin yakası ve kolları kirleniyor ben de onları yıkıyorum…
Ben o günden beri hatırladıkça gülüyorum…